|
Kılıçdaroğlu’nun görünmeyen hizmeti

Anayasa değişiklik paketiyle ilgili tartışmaların başladığı günden TBMM'deki son görüşmelerin yapıldığı şu güne kadar CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun sarf ettiği sözleri topluca okuduğumuzda, onun adının zorunlu eki haline gelen “çark etme” fiilini de aşan yeni bir çelişkiler tablosuyla karşı karşıya kalırız.



Bunlardan bir kısmının hatırlanması için şu kolajı yapalım:



17 Aralık 2105

: “Başkanlık sistemi tartışılabilir, biz tartışılamaz demiyoruz.



11 Mayıs 2016

: “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net.”



7 Haziran 2016

: “Demokratik dille anlatmaktan anlamıyorlar. ABD'deki gibi başkanlık sistemini getirecekseniz buyrun getirin.”



28 Ekim 2016

: “Türkiye'yi ateşe atmak istiyorlarsa, siyaseten de bölünme noktasına taşımak istiyorlarsa 'evet' oyu verebilirler. Türkiye'nin bölünmesi söz konusu olabilir.”



19 Kasım 2016

: Rejimi değiştiriyorsunuz. Gelen başkan, hakimleri, büyükelçileri, milletvekillerini tayin edecek. Bir kişi bütün yetkilere sahip olacak. Eskiden Hitler'de vardı. Amerikan modeliyle hiç ilgisi yok. Amerikan başkanı büyükelçi tayin edemez. Bunu yapanlar bu ülkeye ihanet içindeler. Bu kadar açık ve net söylüyorum”



18 Aralık 2016

: “ABD'deki sistemden farklı, Güney Amerika modellerindeki gibi bir başkanlık sistemi de değil. Gayri milli bir başkanlık sistemi gelecek, milli değil. Bir kişiye bütün ülke teslim edilmek isteniyor.”



21 Aralık 2016

: “Davutoğlu'yla beraber halkın yüzde 49.5 oyunu da kapının önüne koyan biri, başkan olunca halkın yüzde yüzünü kapının önüne koyacaktır”



23 Aralık 2016

: “Başımıza yeni bir bela açmak istiyorlar, 'anayasayı değiştireceğiz' diyorlar, rejim değişikliği yapmaya çalışıyorlar. Cumhuriyeti ve demokrasiyi kaldırarak yerine dikta rejimi getirmek istiyorlar. Bunun mücadelesini vermek, CHP'nin namus borcudur, bu ülkeye dikta rejimini getirtmeyeceğiz. Bu ülke el kandırılıp, indirilerek kurulmadı. Şimdi tek adamlık dönemi getirmek, devleti yeniden yapılandırmak istiyorlar.”



20 Aralık 2016

: “Diyorlar ki 'Tek adam rejimine geçeceğiz' ve diyorlar ki 'Bütün yetkileri tek adama verelim. TBMM'nin kanun yapmasına gerek yok.' Peki kim yapacak? Sarayda bir kişi oturuyor ya, o yapacak. 'Bundan sonra kanunu o yapsın.' Buna izin vermeyeceğiz.”



06 Ocak 2017

: “Bütün yetkileri bir kişiye vermek istiyorlar. Bu proje bu anayasa değişikliği Türkiye Cumhuriyeti tarihine ihanettir. Bu anayasa değişikliği parlamento geleneğine ihanettir.”



10 Ocak 2017

: “Demokratik parlamenter sistem neyimize yetmiyor.

Türkiye

bir kişiye teslim edilebilir mi? Bu kadar küçük ve onursuz bir devlet mi

Türkiye

Cumhuriyeti? Kim olursa olsun cumhurbaşkanlığı makamında biz bunlara karşıyız.”



18 Ocak 2017

: “Genel Kurul'un kararına saygı göstereceğiz.”



Bunlardan bakıldığında Kılıçdaroğlu'nun başkanlık tartışmalarında nerede durduğuna, neye, neden ve nasıl karşı çıktığına dair sağlam bir gerekçe elde etmek mümkün olmadığı gibi, bilakis olumlamayla olumsuzlama, uyumla uyumsuzluk, iç savaş vb. son derece tehlikeli tehditlerle siyasi tahammül, ihanetle vatanseverlik vurgusu arasında bir duvar saatinin sarkacı gibi salınıp (deyim yerindeyse sallanıp) durduğunu belirleyebiliyoruz.



Yine de iyi niyetle bakarak, Kılıçdaroğlu'nun durumunun farkında olabileceğine hükmediyoruz ki, sessizliğe mahkum ettiği Deniz Baykal'ı da son kertede

ikna destekçisi

sıfatıyla sahneye çıkarmasının sebebi de budur. Ancak gözden kaçırdığı husus, Deniz Baykal'ın eski bir

Aslan Sosyal Demokrat

olarak

güzel konuşmakla birlikte asla inandırıcı konuşamamakla maruf biri

olmasıdır.



Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun ölümüne muhafazakar bir tutumla, başkanlığa karşı çıkışıyla ilgili en ufak bir delil, sağlam bir gerekçe ortaya koymaksızın, söylendiği ortama göre şekillenen içi boş, yer yer külhani konuşmalar yapması, hem başkanlığın lüzumunun bir delili haline geliyor hem de başkanlığı savunanların elini güçlendiriyor.



Bu bakımdan, Kılıçdaroğlu'nun dolayısıyla CHP'nin ilgili tartışmalarda saf dışına itilmemesi oldukça faydalı da görünüyor.



Çünkü Kılıçdaroğlu, çark edişleriyle birlikte, şimdiden kendi bindiği dalı kesen bir muhalefet lideri olarak siyasi tarihe geçmiş bulunuyor ki, bunu da onun başkanlığa geçişteki

görünmeyen hizmeti

olarak şahsi kâr hanesine eklemek gerekiyor.


#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#TBMM
7 years ago
Kılıçdaroğlu’nun görünmeyen hizmeti
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak