|
Millet istiklâli için yürüdü

Evet, millet tek kelimeyle istiklali için yürüdü o gece.

Torunum, üstümüzden uçan jetlerin ses aralığında “Yürümeliydik değil mi, dede” deyince, ona Hz. Hüseyin’den (ra) nakledilen şu olayı anlattım: Kerbelâ’da bir avuç mümin, Yezid’in binlerce askeri tarafından kuşatılmıştır. Zafer umudu bir yana, ölümden kurtulma ihtimali bile görülmemektedir. Hz. Hüseyin’e nazı geçenlerden biri, durumu özetleyip, ona vazgeçebileceğini, kendisinin değilse de bazılarının ölümden kurtulabileceğini söylemiş.

Hz. Hüseyin ona şu cevabı vermiş: “Eğer bugün ben zulme karşı başkaldırmazsam, korkarım ki Müslümanlardan hiç kimse kıyamete kadar zulme başkaldırmaz.”

Milletin yürüyüşü de bu cümleden bir yürüyüştü. Devlet olmuş ama bağımsız olamamış bir millet, şimdi bağımsızlığına yürüyordu.

Herkes nereye gittiğini biliyordu aslında; her şey her an ters dönebilirdi; bir taramaya, bombalamaya maruz kalabilirdi.

Ama o değnekli ihtiyarından, çocuklara kadar herkes bunu bilerek yürüyordu.

Ben bunları görünce inandım, FETÖ darbesinin kırılacağına...

İşte
Mustafa Cambaz...

Böyle yürüdü; dalından kırılmış bir düştü gibi düştü yere, kimi kardeşleriyle birlikte...

Mustafa Cambaz...

Nezaketin, dostluğun, vakarın timsali camilerin fotoğrafçısı Mustafa Cambaz.

Bir gün “Üstat, nedir sendeki bu camileri fotoğraflama tutkusu” diye sorduğumda, şunları söylemişti:

“Ben ezana ve minarelere hasret olan nehrin öte yakasından geldim. Çocukluğum orada, geçti. O nedenle ezanları dinlemeye doyamadığım gibi camileri fotoğraflamaya da doyamıyorum.”

Son on beş yıldır belini biraz olsun doğrultabilmiş, huzura, istikrara ulaşabilmiş bir millettik.

Bizi zulümle zillet içinde yönetmeye alışmış olanların uykularını kaçırmaya başlamıştık.

Bunu ya da benzeri bir şeyleri yapacaklarını tahmin ediyorduk ama böylesine bir gözü dönmüşlüğün, ihanetin, hani şu kimilerinin “alnı secdeye gelen insanlar” diye hâlâ korumaya çalıştıkları kesimden geleceğini çoklarımız ummuyorduk.

17/25 Aralık darbesinden itibaren, bunların cibilliyetsizliğine, karaktersizliğine dikkat çekmek için didindim durdum. Sert yazan, kırıcı olan, dengeleri gözetmeyen biri olarak suçlandım.

Ta o zamanlar demiştim ki, “bunlar yarın sıkışınca dağa bile çıkarlar.” Çokları bunu çok abartılı bulmuş, hakkaniyete uygun davranmadığım için beni suçlamışlardı.

Şimdi Yunan’a sığınanlarını görüyoruz bunların, yakalanmak üzereyken paçayı bir şekilde sıyırıp dağa kaçtıklarını öğreniyoruz.

Bir yanda Mustafaların, Erolların, İlhanların güller gibi toprağa düşen bedenleri...

Diğer yanda karıncayı incitmediklerini söyleyenlerin eli silahlı, elleri kanlı, ruhlarını Pensilvanya’ya satmış FETÖ elemanları...

Bir yanda, vatanımız, istiklâlimiz..

Diğer yanda FETÖ ile onun işbirliği içinde olan tüm sömürgeciler...

Vurgun yemiş gibiyim, daha fazla söz için zihnimi toparlayamıyorum.

Rabbimiz’e şükredebiliyorum sadece ve akın akın şehrin kritik noktalarına yürüyen milletime, güvenlik güçlerine, dirayetleriyle basiretlerinden dolayı yöneticilerimize teşekkür edebiliyorum.

İsimleri yüreklerimize kor bir ateş gibi düşen şehitlerimize rahmet diliyorum.

#ömer lekesiz
#millet istiklal için yürüdü
#15 temmuz
7 yıl önce
Millet istiklâli için yürüdü
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler