|
Nazar, rü’yet ve basiret
Nazar, rü'yet ve basiret, Müslüman zihinlerdeki
bugünkü
karşılıkları açısından, sadece sorunlu değil, en
belalı
kelimelerdendir.


Sorunludur çünkü, bunlar artık, Müslüman bir zihnin kurucu kelimeleri değil, birkaç münevverin nazariyatını süsleyen kelimelerdir.



Belalıdır çünkü, bunların anlamlarındaki çeşitlilik,

dünyacılığa

mahsus yeni niyet ve eylem kalıplarını tedavüle sokma imkanı vermemektedir.



Önce dünyacılık'tan neyi kastettiğimi iletip, sonra bu üç kelimenin kimi anlamlarını nakledeyim:



Dünyacılık, siyaseten seküler ol(a)mayanların, zorunluluk şartına (dünyevileşmenin kaçınılmazlığına) sığınarak modernizmle kurdukları çıkar ilişkilerinin bütünüdür.

Bu yanıyla dünyacılık, yaşama koşulunun eklemiymiş gibi gösterilerek, dünya çıkarını talep etmenin (Kapitalizm'e tabi olmanın) masumiyet karinesine dönüşür.



Nazar nedir?



“Bir nesneyi idrak etmek ve görmek için gözü ve basireti çeşitli yönlerde döndürmek, çevirmek. Bununla bazen 'hiç acele etmeden tekrar tekrar ve dikkatle düşünme (te'emmül) ve araştırma veya inceleme (fahsün) kastedilir. Bazen de 'araştırma ve inceleme sonrasında elde edilen bilgi' kastedilir.”



Rü'yet nedir?



“Görüleni, görülebilir olanı idrak etmek, algılamak (görmek). Nefsin kuvvetlerine bu çeşitli şekillerde olur. Birincisi: Duyu organıyla (gözle) ve(ya) onunla aynı işlevi görecek bir şey olur. İkincisi: Sanı, tahmin ve tahayyül ile olur. Üçüncüsü: Tefekkür, düşünme ile olur. Dördüncüsü: Akıl ile olur.” (Ragıp el-İsfahani, Müfredat)



Basiret nedir?



“Kudsi nur ile nurlanmış olan kalbin, nefsin görme hissi mertebesinde olan bir kuvvedir. Nasıl ki nefs görme hissiyle eşyanın suret ve zahirlerini görürse kalp de basiretle eşyanın hakikat ve batınını görür. Hükema onu, nazari akıl ve kutsi kuvvet olarak isimlendirir.” (Seyyid Şerif Cürcanî, Ta'rifat)



Nazarın ilk karşılığı, bakmak'tır. Bu nedenle bakmak, hem görmekten (rü'yetten) önce gelir hem de

bakmaya durmak

olarak, onun eşiğini oluşturur. Bu yanıyla nazar gözün hakkıdır, engellenemez ancak Vahye göre şekillenen zihniyet içinde yapılandırılabilir (terbiye edilebilir).



Rü'yet'in ilk karşılığı görmek'tir. Bakmaya duranın, baktığını bakabildiğince değil,

olduğu gibi

görebilmesidir. Bir şeyi olduğu gibi görebilmenin şartı ise müşahedenin, alamet bilgisinin, şeyler ilminin fevkinde,

zevk

ile görmedir ki, zevk de (İbn Arabî'nin kelimeleriyle) Hakk'ı, yarat(t)ıklarından ayrıldığı İlahi-zati tanımlarla bilmenin, görmeye dönüşmesidir.



Basiret'in ilk karşılığı ise iç-görüdür. Kâşânî'nin kelimeleriyle, bir iç kuvvettir. Bu kuvvet baş için göz ne ise, kalp için odur. Said es-Selmânî'nin kelimeleriyle, ihlas sahibi bir kimsenin hayretli bakışıdır. Bu yanıyla basiret, aynı zamanda

feraset

ile

sezginin

de kendisinde yeşerdiği zemindir.



Nazar, rü'yet ve basiret'in pratik önemi,

İslami zihniyetin

(Batı'dan mülhem olan moda söyleyişle,

dünya görüşü

'nün) tanımında bulunma zorunluluğudur.



Gerçi, Nakib el-Attas, İslam'ın dünya görüşünü,

nazratü'l-İslam li'l-kevn

olarak nitelemenin yanlış,

ru'yetü'l-İslam li'l-vucüd

olarak nitelemenin doğru olduğunu söyleyerek nazarı dışa düşürür ama, “İslami dünya görüşü,

nazra

ifadesinin içerdiği şeyden farklı olarak temelde duyusal / mahsus tecrübe verisine, yani gözün görebildiği şeyden hareketle formüle edilen felsefi teoriye dayanmadığı gibi duyulur / mahsus tecrübe dünyası, yani yaratılmış şeylerin dünyası olan

kevn

ile de sınırlı değildir.” şeklindeki gerekçesine (anlamlandırmasına) göre haklı hale gelir.



Yine el-Attas, “İslam bir kültür formu değildir. İslam'ın gerçeklik ve doğruluk tasavvurunu yansıtan düşünce sistemi ve ondan elde edilen değerler sistemi, yalnızca bilim tarafından desteklenen kültürel ve felsefi unsurlardan oluşturulmamıştır; bilakis onun temel kaynağı dinin tasdik ettiği aklın ve keşf yoluyla ulaşılan ilkelerin kabul ettiği Vahiydir” şeklindeki soyutlamasıyla, sahih bir çizgide olma ısrarını ortaya koyduğu gibi, Vahiy'den kastının ilham, sezgi, işraki keşif olmadığını, Allah'ın Nebi ve Resul'üne “ses ya da harfle değil, O'nu temsil etmiş olduğu her şeyi kapsayan kelimeler halinde ilettiği” kelam olduğunu da söyleyerek, mümince bir niyet ve arayışını pekiştirir. (İslam Metafiziğine Prolegomena)



Benim de bir Pazar günü yazısından, nazariyat yapma derdinde olmadığımı, bilakis mevcut

memleket gerçekleri

cümlesinden “nasıl devletçi, orducu, polisçi... olduk” tarzındaki ahkam kırıntılarını, Müslüman kimliği içinde söyleyerek, İslami dünya görüşünde kimi kaymaların vuku bulduğunu ima edenlerin haksızlıklarının beyanına bir yol aradığımı söylemeliyim.



Bu manada nazar, rü'yet ve basiret, İslami dünya görüşü içinde ayrışan değil, birbirlerini tümleyen üç düzey (hazret) olarak, bir düzeye göre yapılailecek ilk yorumdaki muhtemel eksiliği giderebilen, biri diğerini tahkim eden

üç düşünce menzili

olmasındandır.



O halde yukarıdaki imalı soruya nazar, rü'yet ve basiret menzillerinden de bir bakalım, nasıl bir sonuca varırız, daha doğrusu öyle bir soruyu sorma gereği hisseder miyiz?



Elbette mesele, dünyacılık yani

dinini üzmeden, kendi kervanını dizmek

değilse.


#Nazar
#Rü’yet
#Basiret
8 yıl önce
Nazar, rü’yet ve basiret
Kara dinlilerle milletin savaşı
Medeniyetiniz varsa engellileriniz de olacaktır
15 dakika kayboluş molası
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…