Düzenleme ve yürütme kurulunda
,
,
,
ve
'nin yer aldığı sempozyumun, protokol konuşmalarının hemen ardından yapılacak açılış oturumunda
,
,
,
ve
, sanat-gelenek konusundaki görüşlerini dile getirecekler.
Sempozyumun, sekiz ayrı oturumu ise mezkur üniversitenin Kandilli yerleşkesinde gerçekleştirilecek.
Gelenek,
(TDK'nın yabancı kelimelerin karşılığı olarak yaptığı yakıştırmalardan) olmasına rağmen, tutunma başarısı göstermiş üç beş kelimeden birisidir.
Gelenek kelimesinin dilimizdeki ilk kitabi kaydının, 1942 tarihinde yayımlanan
'nde (TDK Yayınları, İstanbul) bulunduğu yaygın bir kanaattir.
'nün, de Arapça olan
ve
kelimelerini Türkçe'den kovmak kastıyla bu terimi bizzat yakıştırdığı söylenir; onun Maarif Vekili
'e verdiği talimatla da kullanılmaya başlanmıştır.
Aslında gelenek terimi henüz yokken, onun en yakın karşılıklarını veren
ve
kelimeleri felsefe lügatlarımızda yer almıştır.
Örneğin,
, 1927'de yayımlanan
'sinde (Haz.: Recep Alpyağıl, Çizgi Yayınları, Konya, 2015),
'u rivayet, nakil, hadis-i me'sur, sünnet, taklit, haber, an'ane, teamül-i kadim olarak anlamlandırmıştır.
Ondan önce de tradisyonalizm terimi
'nda (Matbaa-i Amire, İstanbul 1330/ 1911; Haz.: Nevzat H. Yanık-Ali Utku, Çizgi Yayınevi, Konya 2014) tek kelime olarak
kelimeleriyle karşılanmış.
Bunlardan baktığımızda, velev ki İnönü tarafından uydurulmuş olsun, gelenek teriminin makul (akla uygun), işe yarar bir yakıştırma olduğuna hükmedebiliriz.
Çünkü gelenek, bugünkü içeriğiyle, asıl yerlerine uydurulduğu sünnet ve an'ane kelimelerinden daha geneldir; o,
olarak evrensel bir nitelik taşırken, sünnette daha özel, an'anede ise daha anonim bir yan bulunmaktadır.
Artık gelenek kelimesinin onunla karşılanan anlamlarına en uygun tanım, Misalli Sözlük'ün oluşturduğu şu tanımdır:
“Gelenek, asırlar boyunca nesilden nesile geçerek gelen ve bir topluluğun fertleri arasında sağlam bir bağ, ortak bir ruh meydana getiren her türlü âdet, alışkanlık, davranış biçimi ve kültürel değerler, örf, an'ane.”
Elbette,
'nda söz konusu kelimenin etimolojisi, semantiği ve tarihi üzerinde fazla durulmayacaktır. Çünkü o sanata eklendiğinde, yoğun içerikli bir terime dönüşmekte ve dolayısıyla sözlüklerde durduğu gibi durmamaktadır.
Özellikle son on beş yılda, kendisine yeni uygulama alanı açarak, ticari bir sektöre dönüşen
'ın da etkisiyle gelenek terimi, eskiye özlem duymayı, muhafazakarlaşmayı, tutuculuğu, hatta medeniyetçiliği de içkin olarak siyasi bir yön kazanmaya başladı.
Sempozyum, bu anlam/ yön kaymasının/ değişmesinin nedenlerini de sorgulamakla birlikte, terimin asıl sanat planında
olarak büyük bir önem taşıyor.
Bu çerçevede, görüşlerini dinleyeceğiniz diğer isimleri de zikredeyim:
Zeynep Gemuhluoğlu, Ayşe Taşkent, Yaylagül Ceran Karataş, Hasan Akay, M. Fatih Andı, Yılmaz Daşçıoğlu, Mehmet Narlı, Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış, Türkan Alvan, Süleyman Erguner, Onur Güneş Ayas, Hakan Alvan, Alaattin Karaca, Ali Şükrü Çoruk, Ertan Örgen, Cemal Şakar, M. Hüsrev Subaşı, Aydın Uğurlu, Mehmet E. Kahraman, Betül Bilgin, Servet S. Uğurlu, İbrahim Numan, Seçil Şatır, Yusuf Civelek, Halil İbrahim Düzenli, Celalettin Çelik, Rabia Özakın, Burhanettin Tatar, Latif Tokat, Aydın Işık, Zeynep Gökgöz, Yunus Balcı, Mehmet Samsakçı, Cafer Gariper ve Ömer Lekesiz.
Sempozyumda görüşmek dileğiyle...