|
Siyasal tufan çığırtkanları

Münadi olduklarını zanneden kimi CHP'lilerin ve medya çığırtkanlarının, başkanlık meselesine itiraz planında ileri sürdükleri üç husus var:



1-Son on beş yıldır yapılan yasal düzenlemelerle, sistemin arızları büyük oranda giderilmiştir, bu temel değişikliklere ne gerek vardır.



2-Cumhurbaşkanı, icra konusunda hukuken olmasa da fiilen her yetkiye zaten sahiptir. Çünkü, kendisi tarafından kurulan partinin iktidarda olması, kurucu başkanı sıfatıyla ona psikolojik planda da yönetime müdahale hakkı vermektedir.



3-Recep Tayyip Erdoğan, halk tarafından çok sevilmektedir. Öyle ki, şahsen muhatap olduğu oy oranı, AK Parti'nin oylarından çok daha yüksektir. Bu durumda kendisini başkan seçtirmek için uğraşması, onun aktif siyasi hayattan çekilmesinden sonra umulmayan arızalara (örneğin birilerinin diktatörlük eğilimlerinin depreşmesine) neden olamaz mı.



Bu üç husus üzerinden kolayca belirlenecek ilk şey, zikredilen kişilerin samimiyetsizliğidir.



Şundan ki, basın mensuplarına mail yoluyla dağıtılan CHP'nin propaganda broşüründe de sistemde tıkanmaya yol açan kimi önemli meselelerin son yıllarda yapılan düzenlemelerle büyük oranda halledildiği söylenmekle kalınmıyor bunların büyük yararlarından bile söz ediliyordu.



Yaşayan herkes çok iyi biliyor ki, CHP o düzenlemelere de şiddetle karşı çıkmakla kalmamış, rejim elden gidiyor feryatları içinde, her fırsatta Anayasa Mahkemesi'nin kapısına dayanmıştı.



Dolayısıyla sistemde bir iyileştirme söz konusuysa bu Erdoğan'ın CHP'ye rağmen gerçekleştirdiği iyileşmelerdi ve öte yandan muhalefetin itirazına, ilgili kurumların veya toplumun hazır olup olmamasına bağlı olarak yapılanların yeterliliği ya da yetersizliği konusundaki karar hakkı da yine Erdoğan'a ait olabilirdi.



Bu manada CHP ve çığırtkanları

siyasi ikiyüzlülükten

, hadi ifadeyi biraz yumuşatalım

siyasi samimiyetsizlikten

başka bir şey yapmıyorlardı.



Bunların icra ve psikolojik üstünlük konusundaki hınzırca yaklaşımını iyi anlamak içinse, Haziran seçimlerini takiben AK Parti'nin CHP ile yürüttüğü koalisyon görüşmelerine bakmak yeterli gelecektir.



Kemal Kılıçdaroğlu, lafın denk geldiği her yerde, kendisinin Davutoğlu ile anlaşabileceğini ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aşırı müdahalesi nedeniyle diyalog yollarının tıkandığını, hem de Cumhurbaşkanı'nı halka şikayet tahtında söylemişti.



Buradan anlaşılıyordu ki, CHP devlet yönetiminde iki başlılıktan şikayetçiymiş gibi görünmesine rağmen, böyle bir ihtimalin varlığından bile memnuniyet duyarak, bundan siyaseten nemalanmayı ülke çıkarlarının önünde tutmuştu.



Yukarı zikrettiğimiz üçüncü hususun zemini ise, Erdoğan'ı zerrece tanımadan konuşuyor olmanın nihai belgesi olmaktan ibarettir.



Laik bir devletin yöneticisi olarak Erdoğan'ı, yöneticilik unvanlarından, ona yüklenen haklı sıfatlardan ve siyasi başarılardan önce belirleyen temel şey onun Müslüman olmasıdır.



Bir insanın hem Müslüman olduğunu söyleyip hem de onun şahsi hırslarıyla geleceğe hükmetme derdinde olduğunu iddia etmek, koyu bir cehaletin örneğidir.



Ama değil mi ki, cahillik insan için tek başına bir sorun değildir, sıradan bir haldir. Bu manada tehlikeli olan cahilin kendisini alim sanmasıdır ki, malum çığırtkanlarla, Türkiye'nin kurucu partisi olmakla şişinmekten başka hiçbir meselesi olmayan, gelecek kaygısı taşımayan, ölümüne muhafazakar CHP'nin asıl sorunu da bundan kaynaklanmaktadır.



Doğan her canlının ölmeye doğuşu felsefenin üzerinde en çok durduğu hakikatlerden biridir. Müslüman insan bu hakikati felsefe olarak değil inanç olarak kendi nefsinde ve bilgisinde taşır. Bu sebeple, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışma emrini bir ikilik olarak görmeksizin, hayatı dirim ve ölüm yüzleriyle adeta kendi varlığında tümleyerek yaşar.



Dolayısıyla Erdoğan'ı, İslamcı olmakla suçlayıp, dindarlığı nedeniyle Batı'ya şikayet eden aynı çevrelerin, konu sistemde tadilat olunca onu geleceğe hükmetmekle suçlamaya kalkışmaları, abesle iştigal etmelerinden başka bir şey değildir.



Erdoğan, aşikar olan portresi ve kimliği gereğince, çocukluk çağından beri bu ülkenin dertleriyle dertlenmiş, on beş yıllık yöneticiliğinde devletin ihtiyaçlarını bizzat yaşayarak görmüş biri olarak, başkanlığa geçişte şu iki hususu gözetmiş olmalıdır:



1-Türkiye'nin milli değerleriyle ve kültürel kodlarıyla uyumlu olanı uygulamak,



2-Batı'dan bize

iyi yalan söyleme ve aldatma müessesi
olarak dayatılan demokrasiyi

, doğru esaslara göre yeniden yapılandırarak sürdürmek.



Sonuç olarak, başkanlık konusunda, hem Erdoğan'ı başkan tutkusu üzerinden suçlamak hem de gelecek mahsus potansiyel diktatörlükten halkı korkutmak üzere, CHP'nin ve onun megafonları olarak siyasal tufan çığırtkanlığı yapanların bidayetinden beri dikkate, ilgiye değer bir düşünce, belge ortaya koymadıkları ortaya çıkmaktadır.



Allah kendisine hayırlı uzun ömürler versin, sorumlu bir devlet adamı olarak Erdoğan, yeni şekliyle başkanlığı hak ettiği gibi, kendisinden sonra da bu yeni yapı inşallah hayırlı olacaktır.



Bu bağlamda Müslümanlar adına korkulara düşenler de unutmasınlar ki, onlar tek-adamlığın, mili şefliğin, demokrasiyi ayarlayan darbeciliğin zulümlerinden geçerek bugünlere erişmişlerdir.




#CHP
#Anayasa deişikliği
7 yıl önce
Siyasal tufan çığırtkanları
ABD tarihinde bir ilk! Eski ABD Başkanı Trump tutuklandı, hapse girdi, sabıka fotoğrafı çekildi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?