|
bu millet bir ebrû güzelidir
nihal atsız, köprülü'den ve köprülü nesline mensup güçlü, tarihçi ve edebiyatçılardan feyiz almış gerçek bir tarihçi ve edebiyatçı idi.. türkçesi de arı duru, mükemmel bir dildir.. oğlu yağmur atsızın da dili, eski yeni bütün kelime mefhumları, hizmetinde kullanabilen işlek bir lisan haline gelmiştir.. bütün yazılarında bu vasıf görülüyor.. yıllarca almanyada kaldığını biliyoruz.. yüz ifadesi ve dili babasına benziyor.. belki de, rahmetli nihal beyin üslübuna-oğlulunkine göre daha sadedir diyebiliriz.. yağmur'un beş on gün evvel elime bir kitabı geçti.. içinde harikulade güzel ve yüzde yüz doğru bir yazısını gördüm:
(türk milletinin bir mozaik değil, bir ebru olduğunu, birbiriyle ayrılmamak üzere karışmış ve kaynaşmış unsurlardan ibaret bulunduğunu beyan ediyordu.. mozaik diyor tek tek taşlardan ibarettir; bulunduğu yerden tek tek söker onları yeniden dizebilirsiniz.. fakat ebruda, renkler birdaha ayrılmamak üzere birleşmişlerdir, diyor.. bayıldım bu tesbite.. ne kadar doğru ne kadar mükemmel bir teşhis.. (arab'ı, kürdü, arnavudu, çerkesi, gürcüsü, hatta ermenisi , rumu ve yahudisi; büyük kütle türkle bin yıldır öylesine kaynaşmışlar ki bir daha ayrılmaları mümkün değildi..)


o sebeble, diyor yağmur, biz mozaik değil, bir ebru olmuşuz.. mavi, sarı, kırmızı, kahverengi, yeşil, beyaz, gri tonlarda harkulade bir renk cümbüşü; güzel milletimizin zenginliğini ve bereketini ne kadar mükemmel temsil ediyor.. bu estetik ve ahenktar görüntü; görünür ve görünmez harçlarla bizi birbirimize öylesine yapıştırmış ki, bazı zaruretler dolayısıyla bu topluluktan çıkıp ta mamur ülkelerde yaşamaya mecbur olan insanlarımızın ne kadar bedbaht ve üzgün olduğunu bizzat kendi ağızlarından defalarca dinlemişimdir.. vatan hasreti.. sıla hasreti.. gurbet acısı.. ana-baba, konu-komşu, arkadaş, dost özlemi...


komşularımızdan, arkadaşlarımızdan, kahvemizden, işyerimizden koptuğumuz zaman duyduğumuz boşluğun daha büyüğünü yurt dışında biraz uzunca kaldığımız zaman hissediyoruz...


bu kaynaşma, üç-beş, hatta on nesil öncelere uzanan evlenmeler, kız alıp vermeler ve nesillerce devam eden oğullar, gelinler, torunlar ve birlikte yürüyen ömürler yolu ile vukua gelmiştir.. kanlar karışmıştır.. kalpler karışmıştır...


ziya gökalp'e göre, bir insan ancak içinde yetiştiği cemiyette mutlu olabilir.. çocukluğunda ve tahsil hayatında konuştuğu dilin kullanıldığı memlekette ancak mes'ud (mutlu) olabilir.. onun için; dilini o kadar güzel kullandığı, hatıralarını içinde taşıdığı, dostlarının yaşadığı türkiyeyi özlemesinden daha tabii ne olabilir ki..


şair ne güzel söylemiş:


''memleketimi seviyorum;


çınarlarında kolan vurdum,


hapishanelerinde yattım;


hiçbir şey gidermez sıkıntımı,


memleketimin şarkıları ve tütünü gibi''


bir başka şair de :


''ölmek zor değil.. vatan'dan ayrılışın ızdırabı zor...'' dememiş miydi?


demek bir cemiyete, duyguları, fikirleri, hatıraları, menfaatleri ortak bir millete mensup olmanın güzelliği, kuvveti bu kadar güçlü, bu kadar vazgeçilmez bir hadisedir...



#Nihal atsız
#Ebrû
7 yıl önce
bu millet bir ebrû güzelidir
‘Sihirli Küre’den Körfez krizi çıktı
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…