|
yazarlığa dair

sevgili okuyucularım; sık sık bu mevzua geliyorum.. veya dönüyorum.. beni anladığınıza eminim.. çünkü bu yazma işi, bu yazarlık görevi; hem yazan için hem de okuyan için, ilk anda zannedildiğinden daha önemli daha mühim bir hadise, bir fiil, bir fenomen olsa gerektir…

bir kere yüce allah"ın takdir ettiği, lütfettiği dimağınız ve ruhunuzla kâinatı, hayatı ve insanları anlayacak hissedecek ve tanıyacaksınız; sonra da bunu yine yüce yaratıcının insanoğluna en büyük mevhibesi (armağanı) olan lisan vasıtasıyle hem diğer insanlara, hem de kendi kendinize anlatacaksınız.. yani yazacaksınız.. olay budur…

kendi kendinize diyorum.. elbette ki doğru söylüyorum.. çünkü insanoğlu, daha doğrusu muallimliğe ve muharrirliğe talibolan kişiler; hem muallimlik mertebesine hem de yazarlık mertebesine ulaşmak için fiilen yazmak, bildiklerini öğrendiklerini bizzat kelâmla ifade etmek mecburiyetindedirler…

öğrenmenin ve bilmenin kemâl noktasına, olgunlaşma ve kıvama erme noktasına, ancak yazmak, dile getirmek suretiyle varılabilmektedir.. demek ki yazmak, tahrir etmek, yazar olmak; hem öğrenmenin, hem bilmenin, hem de öğretmenin ve bildirmenin vazgeçilmez şartıdır…

ruhunuzun ve dimağınızın ışıklarını hayata ve mevcudata yönelteceksiniz.. ve bu iki fenomeni idrak edeceksiniz.. yüce mevlâ; size bu cevheri, yaratılışınızla birlikte eğer lütfetmiş ise, idrak vadilerindeki kademeleri birer birer atlayacak ve uzun mesafeler kaydedeceksiniz.. tekrar edersek yazmanın ilk şartı budur.. yani fıtratın ve ırsiyetin size bahşetmiş olduğu kaabiliyet…

en mühim ikinci şart ise; lisanınızdaki kudrettir..

lisanınızdaki kudret ne demektir? kullandığınız dilin kelime ve kavram zenginliğiyle, aynı zamanda o dilin sahibolduğu cümle tipleri ve klişelerinin miktarı ile ölçülebilen bir güçten bahsediyoruz.. bir yazar, güçlü bir yazar olmak istiyorsa, konuştuğu dilin binbir çeşit ifade kalıbını kullanabilir hâle gelmek zorundadır.. bunu bilmeye mecburdur.. bu kudrete erişmenin belirli usulleri, belirli çalışma tarzları var mıdır?

elbette ki vardır.. bir kere yetiştiğiniz çevreler ve okuduğunuz okullarda öğrendiğiniz türkçe, yeterli ve kuvvetli olmalıdır.. okuduğunuz okullarda gördüğünüz dil ve edebiyat öğretimi size kafi derecede bir seviye sağlayamadığı ahvalde siz bu eksiğinizi şahsi ve özel gayretinizle gidermeye çalışırsanız eğer, takibedeceğiniz metod bellidir:

son devirlere ait türkçeyi mükemmel kullanmış edebiyatçıların, yazarların, düşünürlerin ve bilginlerin eserleriyle düşüp kalkacaksınız.. onların kitaplarıyle haşirneşir olacaksınız.. seçtiğiniz, seçtirdiğiniz kitaplarını hergün bir miktar okumak suretiyle kullandıkları dilin kavramlarını ve cümle modellerini natıkanıza yerleştirmeye çalışacaksınız.. uzun cümlelerini, veciz cümlelerini, mükemmel ifadelerini, güçlü mısralarını tuttuğunuz güzel defterlere kaydedeceksiniz.. hattâ onları tekrar tekrar okuyarak ezberleyeceksiniz..

ben bu yazarların isimlerini zaman zaman yazdım ve neşrettim.. cumhuriyet devrinin güçlü yazarlarını (aşağı yukarı 150 kişiye bağli olmaktadır).. bir bir yazılarını ve eserlerini okumak suretiyle tesbit etmişimdir.. zaman zaman yine bu ediplerin, yazarların ve bilginlerin adlarından ve eserlerinden bahsetmek bizim sütunumuzun vazifeleri arasındadır.. sevgili okuyucularımın taleplerinin bu istikamette olduğuna muttali olursam, bu mevzua sık sık avdet edeceğime şüphe yoktur..

aziz okuyucularım; güzel sözün, doğru sözün, güçlü kelâmın, keskin cümlenin bize verdiği heyecanı ve hazzı hayatın başka bir nimetinde bulabilir miyiz, dersiniz.. yüce allah"ın kullarına ihsan ettiği sayısız nimetlerin elbette ki kadrini bilmeye ve şükrünü edâ etmeye ve (küfranınimet)ten sakınmaya mecburuz.. demek istediğim şudur ki hayatta nail olduğumuz her nimetin bize verdiği sevinç ve memnuniyetin çeşiti ve çeşnisi başka başkadır.. insan olma mutluluğunun binbir rengini, binbir halini, haletini inkâr edebilir miyiz? her biri için ayrı ayrı teşekkür etmek boynumuza bir borç değil midir?

sevgili okuyucularım, yazının, beyanın, yazarlığın ve hepsini hududu içinde temsil eden düşünce kudretinin, sezgi kaabiliyetinin bereketine payan olmadığını bilmekten doğan mutluluğumuz, hiç şüphesiz bizim büyük mazhariyetimizdir…

11 yıl önce
yazarlığa dair
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi