|
"Bağzı" niyetler!

Hala aynı argüman ileri sürülüyor; geziciler muhafazakar kitleyi bu süreçte hükümetin yanında konumlanmakla, gençliğin taleplerine duyarsız kalmakla, hatta neredeyse "kalpsiz"likle suçlamaya devam ediyor; muhafazakar kitlenin "28 Şubat"ta neredeydin" diyerek geçmişin hesabını gördüğünü iddia ediyor. Gezi ruhuna inandığını iddia eden, Gezi"yle Türkiye"de bir şeylerin değişebileceğini varsaydığını dillendiren aynı grup; Kürtler"in ise "30 yıldır bizim üzerimize hakiki bombalar atılırken neredeydin" diye sorarak Gezi sürecine destek vermediğinden yakınıyor.

Kaybettikçe romantikleşen bu dil, haklı serzenişler içeriyor gibi gözükebilir, zira duygusallık her meseleye moral zemin temin etmede elverişli bir araçtır. Ancak yine de aynı dil, karşı mahalleyi sereserpe eleştirme hakkını kendinde bulup "rövanşist" olmakla suçlayabilirken; "biz de bu hükümet döneminde mağdur olduk, haysiyetimiz elimizden alındı" cümlesinin altını dolduracak, ilaç niyetine tek bir somut baskılama argümanı ortaya koyamıyor.

Bunun, daha fazla üstüne gidecek değilim.

Ama şunu ifade etmekte fayda var: Bu ülkede, sadece muhafazakar medyadan bazı kalemler değil, bu toplumun "evde oturan" ve bir aydır komşularının, vurmalı çalgılar kümesinden tencere-tavalı orkestra müziğinin sona ermesini bekleyen, bunu kendilerine yönelik bir tavır olarak almamaya gayret etse bile, kapı komşularına fiziksel-mental rahatsızlık vermekten hiç çekinmeyen bu insanlara için için içerleyen büyük bölümü; Gezi olaylarını ya "çözüm sürecine karşı kalkışma" ya da "alevileri isyana teşvik denemesi" olarak okudu, okuyor.

Toplumu anlamaktan hala çok uzak "bağzıları"; bundan bir ay önce sadece sokakta değil, sosyal medyada da oldukça vandal ve saygısızken; kaybetmeye başladıkça da "rövanşistsiniz işte, elinize fırsat geçince…" diye muhafazakarları suçlayarak işin içinden çıkmaya çalışırken, yine bir şeyleri kaçırıyor yani.

Zira, gezi eylemselliğinin toplumsallaşamamasının; ama öyle, ama böyle bitmeye mahkum oluşunun nedenlerinden biri, belki de birincisi; biraz da 30 yıldır kan akan bir savaşın sonuna gelinmiş olmasının geziciler nezdinde; "bu işi de dindar Başbakan çözerse sittin sene iktidara gelemeyiz" bencilliğine ve "Ya şimdi ya hiç, Erdoğan gitsin de isterse bu memleketin altı üstüne gelsin" noktasına varacak bir kindarlığa yol açtığının farkedilmesiydi.

Ne oldu?

İnsanlar, "Neredeyse 35 yıldır süren bir savaş; hem Kürt, hem de Türk annelerinin bağrına tamiri imkansız, ömürlük acılar salan bu süreç sona erdirilmeye çalışılıyor, hatta bunda ciddi mesafe de kaydediliyor, ama birileri –hem de bu vatanın sahipliği iddiasında olan birileri- kalkıp tencere tavayla hükümet düşürmeye çalışıyor." duygusuna sebebiyet verdi. Ortak hafıza; bu noktadan, açılım süreci başladığında; PKK"nın sınır dışına çekilmeye başlayacağı yolunda haberler gelirken, birilerinin "tamam Kürt meselesi çözülsün de; önce demokrasi gelsin" mızmızlığını hatırladı, cezaevlerindeki mahkumlar üzerinden başlatılan "ölüm oruçlarındaki" niyeti hatırladı, 30 yıldır Kürt meselesinden ekmek yiyen bazı yazarların, Kürt toplumuna, "bu kadar hakka tav olma, ?direnpkk" demeye başladığını hatırladı; başkalarının kanı üzerinden gayet kişisel hesaplar gütmenin iğrenç bir bencillik anlamına geldiğine uyandı. Gezi olaylarının tam da barışın gerçek olabilecek kadar güzel bir ihtimal olduğu böylesi bir ortamda patlak vermesi, hiç de hayra yorulmadı -ki kanaatimce de öyleydi.

Aynı şekilde Gezi"nin üçüncü köprünün adının Başbakan tarafından "Yavuz Sultan Selim" olarak telaffuz edilmesinin ardından ortaya çıkması; ortak algıda, birkaç bin zeki/espritüel gencin "yeni bir hayat, yeni bir ülke, yeni bir Başbakan" isterken yaptığı komiklikler efekti oluşturmadı. Alevi vatandaşların sahaya sürülmesi denemesi olarak değerlendirildi. Ki Malatya, Sivas, Çorum olayları, hükümetin başlattığı Alevi açılımının hangi tür yol kazalarına kurban gittiği, daha geçen Ramazan ayında Malatya"da alevi vatandaşların evlerinin işaretlenmesi provokasyonu hatırlandığında; bu değerlendirme hiç de temelsiz sayılmazdı. Evet, birileri devletle Alevilerin barışmasına; çarşının her şeye karşı olduğu gibi karşıydı…

Ayrıca, rövanş, içinde kin büyütenlerin intikam tarzıdır; muhafazakarların Gezi"ye vermediği desteği açıklamak için de; çok bencil ve çok küçük bir neden olarak kalır. Yemezler yani!

11 yıl önce
"Bağzı" niyetler!
Kaliteli ayak farkı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir