|
Bu özeleştiri muafiyeti nereden geliyor?

Uzunca bir süredir gözlemliyorum. Fetullah örgütüne yönelik her söz, “eskiden onlarla kolkola hareket etmiyor muydunuz?” suçlamasıyla karşılaşıyor. Bunu, 2012’de Hakan Fidan’ın ifadeye çağrıldığı 7 Şubat kırılmasından, 17-25 Aralık komplosundan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, FETÖ'cüleri bir casusluk şebekesi ve suç örgütü olarak görmeye başlayan ve doğal olarak haklarında konuşan tüm muhafazakar-dindar insanlar yaşıyor. Bir açıkoturumda, misafirlikte, sokakta ya da sınıfta…


“Meğer süklüm püklüm görünüşlerinin altında ne acımasız katiller yatarmış” diyecek oluyorsunuz, cevap anında yapıştırılıyor: “Eee siz de eskiden onlara övgüler düzüyordunuz”. “FETÖ'cülerin Türkiye’ye dair bir gönül bağı yokmuş, hiç olmamış” demenize kalmıyor; hoop beri taraftan bir külyutmazın öfkeli cümlesi önünüze düşüveriyor: “Siz de zamanında onların mesajlarını paylaşmıştınız”. FETÖ'cülerin mahkemelerdeki utanmazca yalancılığını eleştirecek oluyorsunuz, hiç sekmiyor biri çıkıyor “siz eskiden FETÖ'cüleri onaylardınız, yalan mı?” diyerek, zeka (!) dolu bir ters köşe yaptığını sanıyor size, bütün argümanlarınızı aklınca yere seriyor şişirilmiş özgüveninin sağladığı cahil küstahlığıyla. FETÖ'cülerin tişörtlü aptal mesajlarına dair iki kelam edecek oluyorsunuz, şıp diye atlıyor birisi öte yandan; “Eee, Cumhurbaşkanınız, ‘ne istediniz de vermedik’ demedi mi?”.

Bu konuda ağız açmaya kalkışan herkes yaşıyor bunu, haklı olduğunu düşünmenin verdiği dev gururla kıvrak kıvrak dönen dillere tosluyor tüm hakikatli cümleler. Suçlu hissetmeniz, sürekli özür dilemeniz, hatta mümkünse yok olmanız isteniyor. Bunu yapanların, muhafakazar-dindarlara olan nefretlerinden mi, yoksa Türkiye’yi yok etmeye and içmiş, alçak FETÖ’yü “mevcut hükümetten kurtulma ihtimali” olarak sevdiklerinden mi yaptıklarını bilemiyoruz fakat. Bildiğimiz, bu saçmalığın giderek kabak tadı vermeye başlamış olduğu…

En yetkili ağızlardan defalarca özeleştirisi verilmiş olan bu yakınlaşmanın nedenlerinden birkaçını “
” başlıklı yazıda, darbenin ertesi günlerinin birinde yazmıştım:

“… Ergenekon davalarını açan da, yürüten de siyasi irade değildi; ama uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi diktatörlükle yönetilen bir bataklık ülkesi gibi gösterme eylemi ilk kez Ergenekon davalarıyla başladı. Batı basınında FETÖ’cülerin yaptığı tüm hukuksuzluklar hükümetin hesabına yazıldı. Sen ey Kemalist, seküler, laikçi; sen bunu gördüğün, gerçeği bildiğin halde hükümetin yıpranıyor olmasını ülkenin taksit taksit ödeyeceği bedele tercih ettin. Gazeteciler de içeri atılıyordu, ardından basın özgürlüğü tartışmaları geldi. O da FETÖ işiydi ama uluslararası kamuoyu faturayı yine bir devlet olarak Türkiye’ye kesti. İngilizce tweetlerle, yabancılara şikayetlerle buna ne çok katkın oldu, hatırla!... Muhafazakarların iktidarda olmasına duyduğun ve yıllardır geçmek bilmeyen nefretin, FETÖ gazıyla seni Demirtaş’la, PKK’yla kolkola girmeye varacak denli kendinden geçirdi. Kendi ülkene ne yaptığını göremeyecek denli kör bir öfkeyle doluydun… Sen ey kendine vatansever diyen laik, seküler, Kemalist -ya da kendini nasıl tanımlıyorsan-; FETÖ yaptı, sen çoğalttın; FETÖ kumpas kurdu, sen yaygara kopardın; FETÖ hukuku çiğnedi, sen hükümeti suçladın; FETÖ Pensilvanya’dan attı, sen buradan tuttun. Bunu yani, Türkiye’ye biraz da sen yaptın…”.

Sahiden, FETÖ'cülerin darbe yapabileceği, silahsız vatandaşların üstüne ateş açabileceği, 250 kişiye gözünü kırpmadan mermi sıkarak, düşmana atılır gibi atılan bombalar yağdırarak öldürebileceği, yüzlerce kişiyi sakat bırakabileceği kimin aklına gelirdi ki? Eskiden Gülencileri açıklanamayacak ilişkileri bulunsa, takiyyeyi abartmış olsa bile bir dini cemaat zannetmiş olmak, en azından kalplerinde taşıdıkları art niyeti bilememiş olmak, şimdi neden haklarında eleştiri yapmayı engelleyecek denli ağır bir kusura dönüşsün ki?

Eskiden davet aldığı birkaç programa katılmış olanlar, neden her şey ortaya çıktıktan sonra bile, affedilmez bir suçun cezasını çeker gibi sessiz kalmak zorunda olsun ki? Vaktiyle bu ülkede dindar bir kimlikle yaşamanın ateşten gömlek giymeye eşdeğer olduğunu bilenler, dindar-muhafazakar insanların Fetullah örgütünün, eski masum görünümlü hallerine yönelik iyi niyetlerinin gayet iyi, gayet geçerli sebepleri olduğunu bilir. Sürekli olarak eskiyi hatırlatarak dindarları mahcup etmeye çalışanların, tam da “ateşten gömlek” durumunu bilmeyenler olması ilginç değil mi?

Özeleştiri alma memuruna dönüşmüş bazıları. Başkasından istediğini yapmaya gönülsüz olan; aynaya bakmaya da, kendi özeleştirisini vermeye de yanaşmayan memurlar bunlar. Niyetleri de, samimiyetleri de, FETÖ konusunda özeleştiriden neden muaf oldukları da tartışmalı. Ne diyelim, gölge etmeyin, yeter…

#FETÖ
#15 Temmuz
#Türkiye
٪d سنوات قبل
Bu özeleştiri muafiyeti nereden geliyor?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı