|
Ermeni meselesi; zarar görünümlü faydalar

İç gündem, çizgi filmlerdeki kafa, bacak, parmakların dışarı çıktığı ve sonra yine içeri kaçtığı toz-duman kavgalarla taşa taşa kaynayadursun, ben bugün Ermenistan, Ermeniler ve elbette son açılımdan bahsetmek niyetindeyim.

Görebildiğim kadarıyla açıktan açığa kimse ifade etmedi ama; Cumhurbaşkanı''nın Ermenistan gezisi; kendine milliyetçi-muhafazakar diyen geniş bir kesimi ya incitti ya da şerh halinde beklemeye yöneltti. Doğrusu çekince koyanların tezleri anlaşılmaz değil; çünkü ''Ermeni'' meselesi Türkiye''de; ulusal refleksleri acı ve öfke ile örgütleyen ve devlet yönelimlerine de yön veren ''yumuşak karın''lardan birisi, hatta şu an birincisi.

Öteden bu yana ortaya atılan iki tezin çarpıştığı; “Erkekleri savaşta olan savunmasız insanlarımızı katlettiğiniz için hakkınızda tehcir kanunu çıkarıldı, e yolda biraz dökülmüşsünüz, çok mu?” diyenlerle, “hayır soyumuzu kurutmak istediniz, hesap vereceksiniz, gerekirse karşınıza tüm dünyayı çıkartacağız” diyenlerin karşı karşıya geldiği ama, kazananının olmadığı bir kör dövüşü.

Bu konuda milliyetçi kesimin küskün sessizliği anlaşılır elbette ama; Türkiye Cumhuriyeti''nin yaklaşık 85 yıllık “yok sayma”, “adam yerine koymama” politikasının Türk toplumuna ne gibi bir ortak kazanç sağladığı, nasıl bir başarı ya da tatmin duygusu armağan ettiği de tartışılır.

Sülalesinde ''Müslüman'' olanlar var diye, saf saf Türkiye''ye özel bir sempati ve ayrıcalık besleyeceği zehabına kapılarak kazanması için dualara durduğumuz Obama''nın, Ermeni lobisine çoktan ''soykırım'' sözünü vermesini bir “başarı” olarak addedecekseniz, o başka tabii.

İnsan düşünüyor; bu mudur Ermeniler konusundaki ''onurlu-gururlu'', ''burnundan kıl aldırmaz'' tavrın nihai neticesi? Eğer öyleyse, Ermeni tasarısı ABD''de geçtiğinde Türk ulusunun yaşayacağı eziklik ve ödeyeceği ''gayet duygusal'' bir bedel olarak bilmem ne kadar mangır, ''ulusal onurun örselenmesi'' anlamına gelmeyecek de, futbol literatüründen ödünç alarak söylersek “yenildik ama ezilmedik” ruhuna filan mı tekabül edecek? “Davamızda yalnız bırakılsak da haklıyız nasılsa” şeklindeki züğürt tesellisi neye tahvil edilecek?

Yoksa işimiz Türk''e ne gibi bir fayda sağladığı gayet tartışılır olan ''Türk''ün Türk''ten başka dostu yok'' tekerlemesine mi kalacak?

Milliyetçi kesimi de rahatsız ettiği düşünülen, fazla yüksekten ve kuşbakışı bakıldığında ''ulusal taviz'' olarak görülebilecek bu ziyaret, bana kalırsa akıllıca ve cesur bir hareketti.

Akıllıca; çünkü sözgelimi işyerinde sinir harbi yaşayanlar bilir, bir müddet sonra salt haklılığınız değil, haklılığınıza olan inancın özgül ağırlığı ve haklılığınıza inanan kişilerin statüsü önemli hale gelir, yanlış strateji, yanlış diplomasi sonucu atmosfer aleyhinize dönmüşse, artık gökten zembille yeryüzüne indirilmiş safi melek olsanız; yeni doğmuş bebeler gibi pudra-losyon koksanız; durum değişmez.

Bir kez ''uzlaşılmaz'' ve ''zor'' birisi olarak kodlanılmayagörün, attığınız onca başarılı smaç, “Hayır soykırım yapmadım” cümlesi tarihsel belgelere doğrulatmanız bile, bu savaşın hükmen mağlubu olmaktan sizi kurtaramaz.

Cesur; çünkü Türkiye''de Ermeni meselesi bir, Kürt meselesi ikidir, netameli olmaktan muzdarip bu konular, işaret parmağını dudağına götürerek sus işareti yapan hemşiremizin kapsama ve yetki alanı içindedir, ''cıss olma'' özelliği vardır hakikaten, konuşanı yakabilir/yaktığı görülmüştür.

Ha bir de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ''un gelir gelmez ''dincilik'' tehlikesine karşı hepimizi uyararak bizi yanıltmadığı şekilde; her açılışın ve kapanışın vazgeçilmez mevzusu ''din ve cemaatler'' vardır memleketimizin başında ve hepsinden çok daha tehlikelidir ama; o ayrı, apayrı bir bahis konusudur.

Strateji, ulusal çıkarlar, diplomatik kurnazlık bir yana, Ermenilerle ilgili şöyle bir gerçeğimiz de var; genlerini ihanet etmeye programlı saydığımız ve ''aman ha yiğitler arkanızı dönmen'' diye Ermenilere karşı birbirimizi dürtükleyerek geçirdiğimiz bunca zaman, birinin derdinin ya da ısrarının diğerinin kavram dünyasında hiçbir karşılık bulmadığının, velhasıl bu zamanın çözümsüzlüğü ihtiyarlatmaktan öte bir işe yaramadığının da delili oldu.

Kanı Türk''e duyduğu intikamla zehirlenmiş olan ırkçı Ermeniler ile her gördüğü Ermeni''nin kanını akıtmak iştiyakıyla yanıp tutuşan aşırı milliyetçi Türklerin bol olduğu bir vatan panoraması mı alırsınız, yoksa farklı ırktan, farklı dil ve dindan gelen, velhasıl hiçbir ortak noktası olmayan insanların birbirlerini en azından kavrayabildiği, birbirlerine sınırlarını açabildiği bir manzara mı dense, sanırım en sade tarafından ikincisini alırdım.

İkincisi Diaspora-Ermenistan hattının mide dengesini bozacak; ilki ise bizimkinde reflü yapacaktır çünkü. Nitekim 85 yıldır bu böyledir.

16 yıl önce
Ermeni meselesi; zarar görünümlü faydalar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi