|

Habere göre, evrim konusu lise müfredatından çıkarılmış. Doğrusu, Reina katilinin yakalanması olayı ve Başkanlık tartışmaları rol çalmasaydı, bu evrim meselesini uzun bir süre ve gürültülü bir biçimde konuşuyor olabilirdik, diye düşünüyorum.



Nitekim, evrim konusu Türkiye'de ilerlemenin ve geride kalmanın, Batıcılığın ve Doğululuğun, medeni olmanın ve köylü sayılmanın turnusollarından biri ve önemlisidir. Evrimi reddetmek gericiliğin köhne dehlizlerine ışınlanma sonucunu doğururken, desteklemek ise “bilimsel düşünce”nin kapısından girmek için gereken neredeyse tek altın anahtardır. Üstelik bu durum sadece Türkiye gibi bir Doğu ülkesinde sözkonusu değildir, Batı'da da durum aynıdır.



Çünkü Evrim teorisi, Fransız Devrimi, Endüstri Devrimi ve Aydınlanma süreçlerinden geçmekte olduğu dönemde Avrupa'ya; Kilise ve Tanrı'yı sosyal, siyasal, bireysel hayattan kovma imkanı ve reçetesini vermiştir. Evrim, Tanrı'nın yaratma eyleminin tesadüflere ihale edilmesi anlamını taşır, ortada bir Yaratıcı ve O'nun gözetleyiciliği/ödül-ceza vericiliği kalmayınca da, insan aklının ve bireyselliğin dönemi başlamış olur. Pozitivizm ortaya çıkar ve her şeyi doğa yasalarıyla açıklamaya başlar. Evrim, bu gibi nedenlerle Avrupa'nın modern tarihini de şekillendiren ciddi bir küresel tabudur.



Evrim konusunda; insanın biyolojik evrimiyle ilgili Wikipedi'de şöyle cümleler geçiyor: “İnsanın da üyesi olduğu

Primat

takımının evrim sürecinde günümüzden yaklaşık 65-55 milyon yıl arasında

Paleosen

dönemde ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Hominidae ailesi veya

büyük insansı maymunlar

, 15-20 milyon yıl önce Miyosen dönemde Hylobatidae (Gibongiller) ailesinden ayrılmıştır. Yaklaşık 14 milyon yıl önce Ponginae veya orangutanlar Hominidae ailesinden ayrılmıştır. Goril ve şempanze ata formlarının da Homo cinsine giden soy hattından 5-6 milyon yıl önce ayrıldığı düşünülmektedir.”



Evrim teorisinin bu ve benzeri biyolojik açıklamasını “bilimsel bulmak” elbette mümkün değil. Bunu reddetmek üzere de ilgili çeşitli argümanlar ileri sürülebilir. Bu, sorun değil. Ancak, evrimden kasıt “biyolojik değişme” yani “maymundan gelme” değil de, biyolojik olmayan, insanın varoluşuyla da ilgisi bulunmayan değişme olursa o noktada gerçek ve verimli bir tartışma doğabilir, diye düşünüyorum.



Nitekim, “insanın doğup büyüyüp ölmesi gibi, devletlerin de kurulup gelişmesi ve yıkılmasını” doğal karşılayan İbni Haldun gibi bilim adamlarının çalışmalarında “yaratılış inancı” ve “evrimci” bakış açısının paralel bir şekilde varolduğu görülebilir. Sadece İbni Haldun mu? İbni Sina, El Biruni, İbn Tufeyl, İbni Nefs, Kınalızade Ali Efendi, İbnul Heysem ve daha pek çok Müslüman bilim adamının eserlerinde evrim düşüncesinin izlerine rastlamak mümkündür.



Cumhuriyet boyunca Türkiye'de ise, evrim düşüncesinin hem rejimle bağlantılı ideolojik bir manasının olması, hem de evrimden anlaşılan tek durumun “ilerleme” olması; evrim düşüncesinin ille de Batı'ya doğru ve ille de Batılı bir biçimde olması dışında, hiçbir değişimin ciddiye alınmadığı bir çerçeveye oturtulması yıllar boyunca bu düşüncenin İslamcılar tarafından reddedilmesine yol açtı. Nasıl açmasın ki, evrim Cumhuriyet rejiminin bilim diye vaz'ettiği ne varsa onu karşılıyordu… Dolayısıyla İslamcılar ya da dindarlar, herhangi bir okuma ya da tartışmaya mahal kalmadan evrim düşüncesini ivedilikle, toptan reddetti.



Oysa insan değişir, dönüşür, farklılaşır, başkalaşır. Toplumlar da öyledir, devletler de… Değişim iyiye de olabilir, kötüye gidebilir ama hiçbir şey taş gibi yerinde durmaz, duramaz. Yani, maymundan geldiğimizi düşünmeden, mahlukatların en şereflisi olarak yaratıldığımıza inanarak, değişimin mümkün olduğunu düşünmek mümkün.



Avrupalı olan muhafazakarların ve onların takipçilerinin tarih boyunca yeryüzünde olan biten her değişimi bir “yeniden üretim” süreci olarak değerlendiriyor/okuyor olması, insanlığın sadece tortulardan, kalıntılardan ve durgunluklardan ibaret olduğu anlamına gelmiyor yani…



Hem zaten, müntesiplerinden sürekli “okumasını”, “akletmesini”, “günahlardan tevbe etmesini” isteyen bir inanç biçiminin; değişmemeyi, dönüşmemeyi, sadece elde olanları yeniden üretmeyi vaz'edeceğini nasıl düşünebiliriz ki…


#Evrim
#Reina katliamı
#Başkanlık sistemi
#El Biruni
#İbn Tufeyl
7 yıl önce
Evrim
İslâmî düşünce geleneğimiz devam ediyor
Medresesiz ve tekkesiz bir yere gidemeyiz!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’