|
Haşema; Hakiki şer maskesi

Ramazan geliyor; “dindar kesimi vurma” malzemesi açısından gayet verimli günler “siz sevgili seyircileri” bekliyor: Kah Erzurum''dan, Karadeniz Teknik Üniversitesi''nden çıkacak oruç tutmadığı için dayak yemiş mağdurlara, kah nasıl acımasızca taciz edildiğini gözü yaşlı anlatacak mini etekli Cumhuriyet kızlarımıza yavaş yavaş sıra geliyor.

Ama henüz yaz bitmiş değil ve “türban”ın yazlık bonusu olarak “haşema” muhabbetimiz hala tüm tantanasıyla sürüyor. Yazın en gürültü koparan ve sezonu kapatan yazısını Balçiçek Pamir yazdı. Doğrusu, bu yazıda meseleyi bizzat nefsinde tecrübe etmiş olan, “fazlası var eksiği yok“ türü ve benzeri olaylarla günaşırı karşılaşan “DoğuYakası sakinleri” için “yeni” hiçbirşey yoktu. O üç olay da türbanlılar için neredeyse vaka-i adiyedendi.

Ama yazarın okurları için bir “yenilik” sözkonusuydu; o da konuya ilk kez kendini karşı taraf yerine koyarak yani, son derece insani bir kalemden bakılmış olmasıydı ve belli ki bu delice bir öfke duygusuna kapılmak için en geçerli sebepti; tehlike bunca yakınken empatinin hiç sırası değildi. Bir kesim o kadar orantısız tepki verdi ki; belki ilk empresyonist resimler, o yazı kadar eleştirildi:

“Bunları nasıl yazarsınız, onlar da bizi taciz ediyorlar… Huni gibi taktıkları türban yüzünün önüne çıktığı için bir nevi at gözlüklüdürler (bak bak teşbihin güzelliğine bak)… Araptırlar… Avamdırlar… Medeni değildirler… Zavallıdırlar… Cezalandırılmışlardır… Ayakkabılarını evlerinin önüne bırakmayı hala marifet sayarlar… Görgüsüzdürler… Komiktirler… Haşema giyip plaja gelerek bize meydan okumaktadırlar… vesaire vesaire”

Aslında haşema ya da türbanı yuhalamak için, Cumhuriyet''in filan elden gitmesi gerekmiyor; değil mi ki; farklı bir kostümle aralarına katılmak, o kostümün gerekirliklerini adabıyla yerine getirmek istemek ve haftasonu tatilini geçirdikleri dağ evinde ister istemez kostümsüzlerle birlikte olmak zorunluluğu bulunsun; bu veriler müthiş bir vaveyla koparmak için yeterli. Sırf o kostümün, o haftasonu tatil düzenini yerle bir edeceğini iddia etmek için; o kostümün sahibinin o dağ evini kostümsüzlerin başına yıkacağını, hepsini bir bir kılıçtan geçireceğini söylemek için yeterli. O kostümün varlığı, “can güvenliğimiz/Cumhuriyetimiz tehlikede” diye çığlık üstüne çığlık basmak için kafi.

Haşema değil, mübarek Wes Craven''in Holloween maskesi… İzlemeyen kaldı mı? Hasta ruhlu laiklik katili haşemalı/türbanlı, günahkar bulduğu ev sakinlerini kovalıyor: Acaba öyle mi?

Craven''a bedavadan fikir vermiş gibi olmayayım ama; baymış Scream maskesinin; haşemalı/türbanlı versiyonu çekilse hem konu kabızlığı içindeki teenslasher sektöründe orijinal bir “şer karakteri ve senaryosu” yaratılmış, hem de hepsi hayal ürünü senaryolar arasında “gerçek bir olaydan uyarlanmış” olmaklığıyla canlanmaya sebep olmaz mı? Böylesi orijinalite gişede benim diyen seri katillere nal toplatmaz mı?

Sinopsise el verebilecek binlerce tanık da yaşamlarının hiç değilse bir sanat eserine dönüştürülmesini beklerken üstelik… Gerçi hiçbir filmde; hiçbir maskeli yaratık “kurbanlarından” bu kadar çok dayak yemiş midir bilemem; ama Türkiye''nin bir orijinal korku kahramanı cenneti olduğuna eminim. Hepsi de irticacı, hepsi de rejim düşmanı yerli birer “ghostface” olarak sokaklardalar, öyle değil mi?

Latife yapmıyorum; Scream''de video kaset satan dükkanda çalışan gerilim filmi manyağı paranoyak karakterden tutun, medyanın cinayetler karşısındaki körükleyici tavrına kadar, korku ve şiddet içerikli yayınlarla gerçeklik algısını kaybetmiş tiplemelere kadar; her şey “tutuyor”. Değişen tek şey maskenin görüntüsü ile maskelinin “niyeti” oluyor ki; o kadar kusur kadı kızında da bulunuyor…

Hem zaten; “farklı olanın kıyafeti” birkez “şer maskesi” imgesi olarak kodlandığında; o maskenin “Mask” misali sevimli bir şey olma ihtimalinin de, kullananın niyetinin de bir önemi kalmaz. Sen istediğin kadar; “Naayııır sizi öldürmek/cumhuriyeti yıkmak istemiyorum. İki yüzüp/bir haftasonu kar tatili süresi kalıp gideceğim. Bu deniz/bu ev hepimize yeter. Bu maskeyi de “size vereceğim zararların saklayanı olarak değil, inancımın göstereni olarak taşıyorum…” de. Bir kere “katil” ilan edildiğinde; tüm sözlerin, kendini kanıtlama dertlerin, popüler-gerilim kültürünün gerçeğe attığı çelmeyle hiçliğin deliğine gönderiliverir.

Bir kere haşema/türban şer maskesi olarak şifrelendiğinde; av tersine döner; “meşruiyet” standartlarının yer değiştirdiği, “elimde bıçak değil, dua var” diyen herkesin ıskartaya çıkarıldığı, “iki rekat namaz kılayım” izni talep edenin haddinin hemencecik bildirildiği; gücünü farklı olanı ötekileştirmekten, onu zayıf kılmaktan alan bir av sezonuna dönüşür.

Şimdi, evdeki tek “farklı”nın farklılıklarını ortaya koymasını, güya kendini koruma amacı güderek bir katile dönüşmek için legal bir gerekçe sayanlar, hayatlarına dahil olan dindar renk ve temaları hayat tarzlarına müdahale sanarak silahları kuşananlar, rolleri değiştiriyor. Haşemalının tehdit arzettiği varsayılıyor, bu varsayım üzerinden herkes toplanıp ''tehlike''nin kaynağını yok etmeye çalışıyor ve katil zannettiğini yok etmek isteyenler, azılı birer katile dönüşüyor.

Bu rol değiştirme ve rolünü ciddiye alma işi o raddede ki, Scream''in Halloween manyağı bile neredeyse bana daha masum görünüyor.

16 yıl önce
Haşema; Hakiki şer maskesi
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’