|
Kılıçdaroğlu, yolsuzluk iddiaları, AK Parti

CHP''nin İstanbul için muhtemel aday listelerinde pek çok isimle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu''nun da adı geçiyor. Olur ya da olmaz, belli değil, olup olmaması aslında mühim de değil. Ama; görünen o ki, şimdiye kadar laiklik bekçiliğinden, rejim koruyuculuğundan ekmek yiyemeyen CHP, önümüzdeki seçimlerde “temiz, dürüst siyasetçi” kozunu açacak. Bir dönem sağa açılan, sonra Atatürkçülük koordinatlarına geri dönen, bir ara ayetli-hadisli söylemlerle dindar kesime yeşil ışık yakan, ama samimiyet testinden geçemediği için yine eli boş kalan Baykal''ın, başka barutu da yok zaten.

Doğrusu CHP''nin, dürüst politikacı imajını Kılıçdaroğlu üzerinden tedavüle koymasının, AK Parti''nin şuyuu vukuundan beter iddialarla çevrildiği, hiçbiri partiyi bizzat bağlayan şeyler olmasa bile imajının bir parça sarsıldığı bir zamanlamayla denkleşmesi, “Başarı çanları CHP için mi çalıyor” intibaına zemin hazırlamıyor değil. Ama bu gerçek bir zafere giden yolu açacak mıdır? Bence asla değildir.

Çünkü dürüstlük imajının eline iki belge alıp, iktidar partisi üyesinin yüzüne sallamakla edinilebilecek kadar zahmetsiz hale getirilmesi pek dürüstçe değil. Şimdiye kadar siyasete, memlekete, vatandaşa ne gibi bir faydan olduğu hatırlanamıyorsa, ortaya koyduğun tek başarı basın toplantısında dahi “yenişemediğin” bir Genel Başkan Yardımcısı''nın adının geçtiği her cümlede anılmak oluyorsa, varsayalım ki tescil edilmemiş dürüstlük duygun hakiki, ama şimdiye dek dürüstlükten başka hangi tür meziyetlerinin olduğu tam bir muammaysa... Kendinde kabiliyet vehmetme. Belki sen de bir medya şişirmesisindir… Daha ne olduğunu anlamadan namlanır, ''İstanbul'' için ismin geçecek kadar yükselir, sonra hazince düşersin… Üstüne bir de suçlu düşersin… Bir ay önce dosdoğruluğundan sözeden sütunlar, bültenler, seçim sonrası kendi kendilerini tekzip edemeyeceğinden seni inkar ederler; “en süper yıldız, temiz ve taze siyasetçi, oyları silip süpürmesi beklenen mehdi”ler, “iyiydi ama biraz yetersiz miydi ne?”ye evrilir, bu gözler ne yıldızların kayıp suya düştüğünü görmüştür.

Velhasıl, kendinde toplum mühendisliği vehmeden medya tarafından bu “gaz” CHP''ye hep verilir, ama seçim ertesi başarısızlık hırsının çıkarıldığı yer de aynı adrestir. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu''na sonradan üzülmemek için biraz ağır olması önerilebilir.

Ama mesele sadece bu değildir. Evet, dürüstlük yetmez. Peki “çalışıyorlar ama içlerinde, çürük elmalar da var” görüntüsü vermek yeter mi? Mesele sadece önümüzdeki seçimlerse yeter ama, seçmeninden reyden “ötesini”; ciddi bir itimat, inançla kavileştirilmiş bir güven ve dahi saf sevgi isteyen bir siyasi parti için uzun vadede hüsrana sebebiyet verebileceği tezi de muteber bir tezdir.

Medyanın mal bulmuş mağribi gibi saldırdığı ve neredeyse 20 yıldır irtica haberleriyle açamadığı gediği ilk kez araladığı, “AK Parti ve yolsuzluk” haberlerinden sözediyorum. AK Parti artık muhafazakarlığın, liberalliğin, kısmen sol görüşün ve yine kısmen milliyetçiliğin en açık tonundan en koyultulmuşuna kadar çeşitli renk ve notalarla temsil edildiği, fikirsel bir yelpaze partisi. İçlerinden birinin yaptığı yanlışlığın hesabını bizzat Başbakan''dan sormak, bu yanlışlığı “Bakın dediğimiz çıktı, İslamcılar sizi kandırdı” tadındaki linç kampanyaları için elverişli bir manivelaya dönüştürmek de hem haksızlık gibi görünüyor, hem de iş ideolojik düşmanlığa dökülmüş, artniyetle sırıtan dişler ortaya çıkmış olduğu için haberin etkisini kırıyor. Başbakan da, Dişli örneğinde görüldüğü gibi “yolsuzluk yapsa da bizdendir” tavrında değil zaten, bunun kendi ayağına sıkmak olacağını kestirebiliyor.

Gelgelelim; bu haberlerin AK Parti''yi hiç olmadığı kadar yıprattığı da bir gerçek. Gerçi, kalbini “Bunlar Allah''tan korkar, yapmaz” mutmainliğiyle temizleyenler, açgözlü siyasilerden bıkkınlığı “Hep ötekiler mi gıllıgışlı işlerle uğraşacak, bunlar çalışsınlar da yesinler benim hissem helaldir” diyecek seviyeye ulaşmış olanlar mevcut.

Mütedeyyin kitlenin bir kısmı ise ''yolsuzluk'' şayialarına itibar etmemekle birlikte, buna sebebiyet vermeyi bile ''kusurlu hareket'' addediyor. Çünkü medya ve hempasının, Erbakan''ın Susurluk konusunda koalisyon ortağını korumak için yaptığı “glu glu dansı” sözüyle devrilebildiğini ama “Ergenekon''un avukatıyım” diyene aynı muameleyi çekmediği, çekmediği gibi bu tutarsızlığı kimseye açıklamak zorunda da kalmadığını biliyor.

Çünkü, AK Parti''nin dini referanslarını bir kambur olarak gören ve dini kimliğini kendisine ve temsil ettiği kitlelere karşı sürekli silaha dönüştüren sistem karşısında, ülke yönetmek ve meşruiyetini kanıtlamanın yanı sıra, şimdi bir de “temiz ve dürüst” imajını yeniden yerine koymak için harcanacak enerjinin, AK Parti''yi bir süre sonra güçten düşüreceğini biliyor, bunu açık arayanlara açık vermek olarak görüyor.

Nitekim, Deniz Feneri davasının paraların iç edilmesinden değil, gelir yönetimi ve dağılımının kurallara uygun yapılmadığı için patlatıldığını düşünenler bile, mütedeyyin kesimin zan altında bırakılmasına içerliyor. Kaldı ki, bu iddialara inananlar var, mütedeyyin kesimde de, olmayanlarda da…

Sanırım CHP için başarı değil ama, AK Parti için tehlike çanları çalıyor.

Mühim Not: 04.10.2008 tarihinde kaleme alınmış olan Mizah Terakkiye Mani midir? başlıklı yazıda, sehven Cafcaf Dergisi''nin 6 aylık aboneliğinin 20 YTL olduğu yazılmıştır. Derginin 3 aylık bedelinin 20 YTL olduğu Asım Gültekin''in “Özlem Hanım, bizi batıracak mısınız?” uyarısı sayesinde anlaşılmış olup, “O taammüden yanlışlıktı, Cafcaf''tan yeniden bahsedebilmek için..” şeklinde bir kurtarma atışı yapılmıştır. Bunda başarılı olunup olunmadığı bilinmemekte; tüm okuyuculardan ve Cafcaf kadrosundan özür dilenmektedir.

15 yıl önce
Kılıçdaroğlu, yolsuzluk iddiaları, AK Parti
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti