|
Konuşmak belalı şey, fakat susmak sıkıntılı

İcraatlarına sıra gelmeden, 'çocuk muhbirlerim var' sözü geldi önümüze. Sistem içindeki konumu itibariyle, ne yapılsa üstesinden gelinememiş meşruiyet sorununu bertaraf etmeye çalışan bir siyasi partiye mensubiyeti nedeniyle mi, yoksa karar verici mekanizmalar ve basın tarafından, bu meşruiyet sorunundan müteşekkil hem kadın, hem bakan olması hasebiyle 'dokunulabilir' siyasetçi grubuna dahil eylendiği için midir bilinmez, ama bu 'muhbir' sözü fena dokundu bize, çok incindik hep birlikte.

Yıllardır izlediğimiz sabık kadın bakanların yaptığı best-seller gaflar yanında elbette ki, incir çekirdeğini doldurmayacak büyüklükteydi bu ifade ama, Çubukçu'nun hatası sistemce şaibeli bir siyasal görüş temsiliyetinin risk faktörlerini hesaplama hususunda, duracağı yeri koordine ederken uzlaşmaya gönlü olmayanlara rağmen, iyiniyet sularına yelken açmış oluşuydu.

Hemen ardından çocuk psikolojisi üzerine uzman sesler, uyarılarla başlayıp etik dersiyle biten yazılar, muhbirden girip ceza, tehdit ve şantajdan çıkan analizler aldı sazı eline...

Bakan Çubukçu, bu ibret-i alem için kurulan medyatik linç hengamesi arasında Nuriye Akman'a verdiği röportajda, 'İstedim ki çocuklar siyaseten en üst makamdaki kişiye dahi erişebileceklerini bilsinler. Muhbir kelimesini kullanmadım ben. Bana 'muhbirleriniz mi var?' denilince birkaç kez, yani öyle olabilir dediğim bir cümleden çıktı bütün mesele.' diyordu ama ne çare...

Fikirsel ya da siyasal bir ünsiyet tesisinden değil, herhangi bir kontenjandan değil, siyaset alanı alanınız olduğundan da değil, ancak büyük gazetelerimiz iltifat etmese de yapıp ettiklerinden, her ne ahvalde olursa olsun şaşırtıcı bir sevecenlikle topluma sunduğu fotoğraftan, kendiniz bile farketmeden izlediğiniz isimler vardır.

Bu isimlerin çeşitli sebeplerle uğradığı tedhiş hareketine karşı, çeşitli çekincelerle bile olsa sessiz kalmak, terazinin öteki tarafında ne bulunduğunu belirtme anlamından mülhem adalet duygusunu zedeleyebileceği için söylemek lazım:

Siyaset erkanı içinde bir yılını henüz doldurmuş, hiç de diğer politikacılara benzemeyen genç bir bakan Kadın ve Aileden Sorumlu Nimet Çubukçu. Siyasetçi olmak, muktedir olmak için fazlasıyla öfkesiz, hırslardan ari bir kişilik uzaktan bakılınca. Konuşmasının da, susmasının da kabahat addedildiği, o açıklama yapmaya çalıştıkça 'özrü kabahatinden büyük' şımarıklığına sardırıldığı, çileden çıkması, en azından bir parça asabının bozulması gereken o dönemde bile, televizyondaki, gazetedeki resimlerinin tebessümünden hiçbir şey eksilmedi.

Göreve gelir gelmez yuvalarda gönüllü annelik uygulamasına start veren Bakan, devlet kurumlarında kalan çocukların personele not vermesine dayalı sisteme imza attı. Yuva personelinin sözleşmeli olarak işe alınmasını, devlet memurlarını en aza indirgemeyi amaçlayan Sosyal Hizmetler Yasa Tasarısı'nı Meclis'ten geçirmeye çabalayan da O'ydu.

Geçtiğimiz aylarda yuvalardaki çocukları maddi şekilde destekleyerek ailelerinin yanına gönderdiklerini ifade eden Bakan Çubukçu, önceki gün Yeni Şafak'ın manşetine taşınan haberde, geçen yıl çıkan Çocukların Korunması Kanunu'ndan bahsederek devlet olarak suç işleyen çocukları kendilerinden önceki uygulamanın hilafına, ıslahevine tıkmak ya da ailelerine teslim etmek yerine

SHÇEK'e göndererek rehabilite ettiklerini söylüyor, çocukların aileleri tarafından suça teşvik edildiğinin tesbiti durumunda ise, ailenin velayet haklarının bile ellerinden alındığını belirtiyordu.

'Evet, bütün çocukların ailesine ihtiyacı var ama, çocuğu kullanan ailesi olsa bile, buna geçit yok' şeklinde özetlenebilecek bu iki farklı uygulaması, bu meselelerle ciddi anlamda ilgilendiğini kanıtlamaya yine de yetmedi.

Geçtiğimiz aylarda 'kadına karşı şiddet' konusunda Genelkurmay'a başvurarak, sorunun askeri eğitim kapsamında ele alınmasını isteyen Bakan, önümüzdeki haftasonu da, aynı konunun yeni sezon dizi filmlerde işlenmesi için aralarında Mustafa Altıoklar, Sinan Çetin gibi isimlerin de bulunduğu yapımcı, yönetmen ve senaristlerle ortak akıl toplantısı yapmak için biraraya geliyor.

Ama boşverelim bunları... Nerede kalmıştık, 'Muhbir'de mi?
18 yıl önce
Konuşmak belalı şey, fakat susmak sıkıntılı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi