|
Savaşın ne eskisi, ne yenisi!
Akdeniz'de şu an itibariyle, 12 farklı ülkeden 40'a yakın savaş gemisinin olduğu söyleniyor. Bölgenin Suriye nedeniyle sürüklendiği gerginliğin ise, küçücük bir kıvılcımla patlamaya dönüşebileceği yorumları yapılıyor dış strateji uzmanları tarafından.

Bu uzmanlara göre, IŞİD'in ortaya çıkışı da, Irak'la İran'ı 10 yıl birbiriyle savaştıran mezhepçiliğin yeniden hortlatılması da, Rusya-İran hattının giderek daha çok pervasızlaşması da, Sykes Picot haritasının değişeceğinin göstergesiydi. Beklenen şimşek çaktığı an üçüncü dünya savaşı çıkar mı bilinmez; ama Ortadoğu haritasının değişeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Bildiğiniz karşılaşma, çarpışma, muharebe gibi eski usül yöntemlerle yapılacak gibi gözüküyor üstelik bu. Toprak kazanma odaklı, yeraltı kaynaklarına sahip olma amaçlı bir savaş bekleniyor yani.

Oysa biz bu tür savaşların bittiğini düşünüyorduk; birincisi toprak kazanma amacının ikinci dünya savaşıyla birlikte tarih olduğu, ikincisi asker konuşlandırarak bir bölgeyi kontrol etmenin çoktan demode olduğu gerekçesiyle...

ABD'nin Irak'ı işgali bu tür konvansiyonel savaş türünün büyük devletler için artık faydadan çok zarar getirdiğinin deliliydi. O gün bugündür, senin ülken içinde olmayan, senin ülkenin hinterlandı içinde bile olmayan bir toprağın işgal edilmesi ve yönetilmesi artık uzak durulan ve etkili biçimde kaçınılan bir stratejiydi.

Zira, artık savaşlar “maşalar” yoluyla yapılıyordu. Modern dünyada savaşmak, düşman ülkeye yokolması için fazla, güçlenmesi için az miktarda kaynak bırakarak geri kalanı eve götürmek anlamına geliyordu. Toprak savaşları olsa olsa etnik gruplar arasında olurdu; PKK'nın Türkiye'den toprak koparmaya çalışması gibi, Bosna'daki etnisite savaşı gibi.

Ama büyük devletler toprak savaşına girişmezdi, en azından 20. yy'ın ikinci yarısından sonra. Çok zorda kaldıklarında akıllı füzelerle, uzak mesafeden yazılım programlarıyla idare edilen vur-kaç savaşlarını tercih edebilirlerdi.

Nitekim 90'lar başındaki Körfez Savaşı milyonların insanların üstüne düşen bombaları havai fişek gösterisi gibi izlediği bir savaştı. ABD Körfez'de karaya asker indirmedi, oraya yerleşmedi de. Önceki gün de yazdım, gücün tanımı çoktan değiştiği gibi, coğrafya da eskisinden farklı anlamlar ihtiva ediyor artık. Bush'un Irak işgalinin hezimete dönüşmesinin sebebi de ABD'nin bölgeye yerleşmesiydi.

Oysa Ortadoğu manzarasına, Akdeniz'de konuşlanmış 12 ülkenin savaş gemilerine baktığımızda gördüğümüz, o eski konvansiyonel savaşın gelmekte olduğu. Savaş çıkarsa işler sadece akıllı füzelerle yürümeyebilir yani...

Ortadoğu'da konvansiyonel savaş yöntemine dönüşün iki sebebi var: 1- Putin Rusya'sının “toprak ilhak etme” konusunda son derece gelenekçi bir siyaset benimsemesi. Kırım'da da, Suriye'de de yaptığı buydu. Vur-kaç yapmadı. Gitti, ilhak etti ya da askeri üs kurdu ve yerleşti. Bölgede çıkarı olan diğer devletler de Rusya'yı engellemek için dolaylı olarak toprak savaşına yönelmek zorunda kalıyor. Akdeniz'deki o gemilerin sebebi bu.

İkincisi, kim tarafından ve nasıl kurulduğu ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, IŞİD ya da DEAŞ'in varlığı Suriye krizini uluslararası hale getiriyor. Çünkü, sözkonusu terör örgütü ne “yönetilebilir”, ne “öngörülebilir” ne de en azından “hizaya getirilebilir” durumda bulunmuyor. Örgüt alanları ve kaynakları gaspettiği için, bölgede çıkarı olan bütün ülkeleri alan müdahalesi yapmak durumunda bırakıyor.

Ne eski, ne de yeni türden; dileyelim de bir savaş olmasın. Hem faturanın hatırı sayılır bölümünü genelde bölgenin sakinleri ödeyeceği için, hem de bu toprakların ne için olursa olsun bir savaşa daha ihtiyacı olmadığı için...
#Ortadoğu
#ışid
#Modern dünya
8 yıl önce
Savaşın ne eskisi, ne yenisi!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset