|
Sür tankını Niğde"ye

Taraf ve Genelkurmay arasındaki karşılıklı salvolaşma kanaatimce işe yaradı. Şimdiye dek kimseye hesap vermemiş olmaklığıyla bildiğimiz TSK''dan, Aktütün görüntülerinin 1 değil, 20 Km''den çekilmiş olduğu bilgisi geldi.

Açıklamaya göre, orduda Taraf''ın iddia ettiği gibi istihbarat zafiyeti yok.

Bu iyi bir şey midir? Kesinlikle öyledir. Sonuçta Genelkurmay, eylemden haftalar sonra hareketi kamuoyuna dakika dakika açıklamak durumunda kaldı. Gelgelelim bu gelişme TSK''nın üstündeki istifham bulutlarını dağıtmak bir yana, daha da karartacağa benziyor.

Çünkü, Taraf''ın haberleri üzerine TSK''dan yapılan “teröristler 30''un üzerinde zayiat verdi. Bir kısmını yanlarında götürdüler, bir kısmını ise gömdüler” açıklamasıyla, aynı basın toplantısında ifade edilen 14.45''te helikopterlerin, 16.58''den itibaren de uçakların kaçan teröristleri bombardımana tuttuğu bilgisi arasında bir çelişki var ve bu çelişki soru doğuruyor.

Misal şu: Teröristler, bunca yoğun ateş altında idiyse, ölülerini yanlarında götürecek ya da gömecek vakti nasıl buldular? Ya da şu: Çatışma Cuma namazı saatinde başladıysa uçakların bölgeye varışı neden 16.58''i buldu? İstihbarat zafiyeti yokken 17 askerimizi kaybettiysek, bir de zafiyet olsaydı şehit sayısı 400 filan mı olacaktı?

Genelkurmay “zafiyet yok” ve “Taraf''ın yayınladığı görüntülerin bölgeye olan mesafesi öyle değil böyleydi” dedi diye, maalesef bu sorular cevap bulmuş olmuyor. En azından ortak vicdanı sükuna erdirmiyor.

Çünkü “madem istihbaratınız vardı, bu çocuklar niye öldü?”, “istihbaratınız yok idiyse, katır sırtında silah taşıyan yüzlerce teröristi görmemek de zaaf değil mi?” soruları dillerin ucuna gelip gelip dönüyor.

Üstüne üstlük birinin acısı daha dinmeden, Genelkurmay Başkanı''nın verdiği gözdağı daha sindirilmeden 5 şehidin haberi daha geliyor… Hayır, başka türlü söylemeli, böyle olmuyor.

Bu çocuklar patır patır ölüyor. Ve tamam terör hakikaten sadece askeri mücadeleyle sona erdirilecek kadar dolayımsız, tekdüze bir mesele değil. Kimse komutanların elinde, teröristleri biranda buhar edecek sihirli bir değnek olduğunu ve bunu kullanmaktan imtina ettiklerini filan da savlamıyor.

Ama alınmamış bir önlem, bir ihmal varsa –ki bunun hesap sorma mercii TSK olur, hükümet olur, bu hiç mühim değildir- vatandaş bunu bilmek istiyor, suratına parmak sallanmasını değil… Ki; kaybına bakılırsa çok şey de istemiyor.

Çünkü sorumlular, o şeffaf dokunulmazlık zırhının arkasına geçtikçe, geçip geçip “vatan savunması kutsaldır, şehitlik en yüksek mertebedir” retoriğine daldıkça komplo teorileri eklene eklene büyüyor.

“İyi de kardeşim hem kutsal, şehit filan deyip dini ritüellere, cenazelere iştirak ediyorsun, hem de yemin törenine örtülü anayı almıyorsun” eleştirilerine, “bazı şehirlerdeki Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmek istenen asayiş vakalarına eklenen “PKK ve aldığı canlar” başlıklı senaryo sayesinde, asker darbe için ısınma turları mı yapıyor yoksa?” istifhamları ekleniyor.

Hatırlayın… Hudson Enstitüsü''nde yapılan toplantının faş edildiği haberlerde, ABD''nin bazı üst düzey PKK''lıları yakalayıp Türkiye''ye teslim etme önerisine karşın toplantıya katılan iki Türk generalinden birinin “Hayır, olmaz bu AKP''nin işine yarar” dediği bilgilerini… Bütün bunlar “Yoksa onca Mehmetçiğin ölümüne AKP''nin işine yaramasın diye mi göz yumuluyor?” endişesine yol açıyor. Bu yoldan akan endişeler maillerden bloglara, gruplardan sayfalara büyüyerek yürüyor.

Tam da bu nedenle Başbakan Erdoğan''ın toplumun geniş kesimleri üzerindeki etki gücüne güvenerek orduya destek vermesi de, askerin öfkeli öfkeli parmak sallaması da kimseyi kesmiyor. “Ne olmuş yani” diyor kolektif bilinç, “fotoğraflar ha 1 Km''den çekilsin, ha 20. Teröristlerin ağır silahlarla geldiğini görmüşsünüz işte, niye bu kadar ölü var bi söyleyin hele…”

Doğrusu Türkiye, önde oturan iki, arkada ayakta duran üç komutanlı darbe fotoğraflarına Levent Kırca parodilerinden şerbetli.

Ama önceki gün gördüğümüz “Genelkurmay''ın gazabı” resminde, sürekli hapşırarak “yönetime el koyduk” diyecek generalin sözüne limon sıkan, mazeretini de “Sayın generalim karım akşam pencereyi açık unutmuş da, üşütmüşüm” diye bildirecek bir “geciktirici öge” de yok ki, bu öfkeye komik detaylar eklensin de, vatandaş “amanın darbe mi geliyor?” endişelerinden kurtulsun...

O yüzden aynı kolektif bilinç, “Bi kere o elini indir” diyor Orgeneral''e. Geçti yani o devirler, sür tankını Niğde''ye…

15 yıl önce
default-profile-img
Sür tankını Niğde"ye
Amerika’nın ‘yardım’ tiyatrosu..
Umudun siyaseti..
Arz-ı Mev’ud’un sıradaki durağı Kıbrıs mı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru