|
16 Nisan şoku

16 Nisan referandum sonucu kimileri üzerinde şok etkisi yarattı.



Özellikle sonucun evetler lehine tecelli edeceğine inanmak istemeyenler üzerindeki etkisi çok keskin oldu.



Avrupa'nın ve ABD'nin bir kısım basını bu referandum üzerine öylesine yoğunlaştı ve referandumda hayır üzerine öylesine bir propaganda geliştirdi ki, bu referandum o ülkelerin nerdeyse iç meselesi haline dönüştürüldü.



Bu yoğun propaganda sonucunda da hayırların kazanmasına kesin gözüyle baktılar.



Ama sonuç evetler lehine tecelli edince şoka uğradılar.



Öyle görünüyor ki, evetler kazandığı takdirde sonucu şaibeli göstermek için bir desise hazırlamışlar: zarfların, oy pusulalarının mühürlenmemesi... Bunun da umutsuz bir çırpınış olduğu belli oldu. YSK nezdinde yapılan müracaatları fiyaskoyla sonuçlandı. YSK sandık başkanının ihmalinin ceremesinin seçmene yükletilemeyeceği istikametinde kararını açıkladı.



Tüm bunlar, hayır oylarını manipüle etmek isteyen odaklar nezdinde şok üstüne şok yarattı.



Gene de görülüyor ki, yenilen pehlivanın güreşe doymaması gibi, hayır oylarını manipüle etmek isteyen odaklar pes etmek istemiyor.



Söz konusu odaklar nezdinde bu referanduma konu olan Anayasa hükümlerinin değiştirilmesi herhangi bir anlam taşımıyor. Onlar için sorun Recep Tayyip Erdoğan... Onlar konuyu nerdeyse Tayyip Erdoğan'a güvenoyu meselesi haline dönüştürdü... Evetlerin kazanmasını kendi mağlubiyetleri sayma noktasına taşıdılar. Hal böyle olunca nesnel gerçekliği içlerine sindiremiyorlar.



Mühürsüz zarf ve pusulalar hakkında YSK'nın kararına rağmen bu durumu dillerine dolayarak seçim güvenliğine zarar verildiği, Türkiye'nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda gerilemeye uğradığı bahanesiyle Türkiye'nin yeniden denetime alınması için AGİT'in karar almasını sağladılar.



Kimileri de büyük kentlerde hayırlara rağbet edilmesini bu referandumun yok sayılması noktasına getiriyor. Diyorlar ki, örneğin, Türkiye'nin GSYH'sının yaklaşık yüzde 62'sini üreten on üç ilde hayır oylarının galip gelmiş olması, eğitim ve kentleşme düzeyi ile evet oyları arasındaki ters orantıyı gösteriyor. Bu ters orantı doğru hale getirilsin. Ne demek bu? Zenginlerin oyları daha değerli sayılsın! Onların 1 oyu 2 oy gibi muamele görsün! Niye öyle sayılsın? Çünkü ülkenin lokomotifi sayılan kesimler bu zenginlerdir. Ama unutuluyor ki, o büyük kentlerdeki zengin nüfusla yoksul veya orta halli nüfus oranı acaba neye tekabül eder?



Netice-i kelam: referandumda neye evet dendiği layıkıyla anlaşılmadıkça hayırları manipüle eden odaklar tezviratı körüklemeye devam edecek. Onlar referandumun bu ülkede yapacağı, hukukî, idarî, toplumsal, iktisadi alanlarda gerçekleştireceği devrimle değil, Tayyip Erdoğan'ın yönetimde kalıp kalmamasıyla ilgileniyor. Yurttaşın talebiyle, işbu yurtdışı odakların dikkati farklı noktalarda yoğunlaşıyor. Çoğunluğun neye evet dediğini anlamaya niyetli görünmüyorlar.


#Referandum
#YSK
#AGİT
7 yıl önce
16 Nisan şoku
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’