|
Avcı zafere koşar

Avını kaçıran avcının hali ne kadar üzüntü vericidir!



Boşa giden emeğin akıbeti insana ne kadar ağır gelir!



Bazen belgesellerde görüyoruz: aslan ya da çita ya da panter uzun bir kovalamacadan sonra avını kaçırır. Uzaklaşmayı başaran avın arkasından bakakalan avcının perişan hali ne kadar üzüntü vericidir!



İnsan, o anda avcının yanında yer alır. Av kovalanırken de avcının yanında yer alırız. Neden?



Çünkü başarılacak bir iş vardır. O anda eylemde olan avcıdır. İş yapan odur çünkü.



Av durumunda olan acaba bir iş yapmıyor mu?



Elbette, o da bir iş yapıyor. Fakat onunki edilgen bir iş... O, kaçıp canını kurtarmak istiyor. O, o anda bir şey hâsıl etmiyor. O, kaçıyor. Kaçmak da bir iş kuşkusuz. Canını kurtarmak, meşru savunma haline geçmek de insanın koruduğu haklar cümlesindendir. Canın kurtarılması elbette kutsal sayılan işlerdendir. Bir canın kurtarılmış olması, canını kurtaran için ömrünce elde edebileceği ödüllerin en büyüğüdür. Ne ki, bu ödül, yalnızca o can sahibini ilgilendiren bir durumdur. Olayın izleyicisi açısından ortada kurtarılmış bir candan başka bir şey yoktur. Ve kurtarılan canın yarattığı sevinç, kaçan avın yarattığı meyusluğun yanında zayıf kalır.



Elbet şu ayrıntıyı gözden kaçırmak istemiyorum. Avcının pençesini avının boynuna attığı, avın üzerine çullanıp yırtıcı dişlerini avın boğazına geçirdiği anda –o çok özel anda- hissettiğimiz iç burkuntusu, kazanılan zaferin yanında her şeye rağmen önemini yitirmektedir: orada bir zafer vardır ve av, bu zaferde kendine düşen rolünü oynamaktadır. Ona düşen, avcının zaferini öne çıkarmaktır: canını feda etme pahasına da olsa...



Avcının avını elinden kaçırmasına niçin üzülüyoruz?



Çünkü burada, bir kudretin (erk) işini yapamaması olayıyla karşılaşıyoruz. Burada kendi kişisel erkimizin de her an zaafa uğrayabileceği ihtimaliyle yüz yüze geliyoruz. Biz, erk sahibinin elinde bulundurduğu gücü sonuna değin kullanabileceğini, kullanması gerektiğini düşünürüz ve ona destek çıkarız.



Biz, erki elinde tutanın gücünü tüm sonuçlarına ulaştırasıya zorlamasını ve oradan bize bir zafer hâsıl etmesini bekleriz. Bu beklentinin boşa çıkmasıdır insanı hüsrana uğratan.



Ancak dikkate değer olan şudur: hüsrana uğrayan seyircidir, avcı değil. Avcı, işini her seferinde başından, en başından bir daha başlatır ve hedefine ulaşasıya işini sürdürür. Zafer, bu sürecin içinden sudur eder.



ÖNEMLİ NOT:

Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında askerlerin tanklarla toplarla jetlerle silahlarla geçit resmi yapması uygulamasına son verildi. Böylece kurulu düzenin bir tabusu daha yıkılmış oldu. 1930lu yıllardaki faşist ve sosyalist tüm totaliter rejimlerin başlattığı bu ilkel uygulamanın kökten kaldırılması uygun olur. Totaliter rejimlerin sivillere gözdağı vermesi bağlamında bir anlam taşıyan bu uygulama demokratik yönetimlere yakışmıyor...


#Rasim Özdenören
#Zafer
#30 Ağustos
8 yıl önce
Avcı zafere koşar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi