|
Geleceğe bakarken…
Bir şey haddini aşınca zıddına inkılâp eder. Ataletin içinden cevvaliyetin, abusluğun içinden gülümserliğin çıktığını görmek alışılmamış bir şey değildir. Adorno'nun dediği gibi “Varolan, ancak yine varolan düzenden türetilen bir evrenselin yardımıyla aşılabilir.” (Minima Moralia, Metis Y. s.156).

Eğer süreduran bir şey öyle durmayı sürdürseydi, o zaman insana da bir eşya gibi bakmamız gerekecekti. Oysa eşyanın değişmezliğine (ki bu değişmezlik bile yalnızca görüntüde öyledir), insanın değişebilirliği meydan okuyor. Onun meydan okuyuşu, yalnızca kendi zihinsel durumunu değil, fakat eşyanın durağan tabiatını da değiştiriyor.

Acaba merdivenin hangi basamağına takılarak düşeceğim kaygısıyla yaşadığımız günlerden geçtiğimiz olmadı mı? Alil, şaşkın, beceriksiz, nereye toslayacağını bilmez bir halin içine gömülü olduğumuz günler yaşamadık mı? Ve o alil, o sakar, sendeleyen halin hiç bitmeden sürüp gideceği kanısı zihnimize nerdeyse mıhlanmışçasına durmuyor muydu? Ve o hal, sanki baştan beri biz o halin içinde yaşıyormuşuzcasına kanıksanmış değil miydi? Hepimiz bir hoş olmuştuk. Hepimiz, her an, ayağımız bir yere takılacak; dilimiz sürçecek gibi duruyorduk. O abus maske yüzümüze yerleşmişti. Yüzümüz maskelenmiş değil de, maske yüzümüzün kendisi haline gelmiş gibi olmuştu.

Arkadaşımın kulağıma fısıldadığı cümleyi unutmuyorum. Aynı fısıltıyı siz de işitmiş olmalısınız. Diyordu ki: “Ben üç yıldır gülmesini unuttuğumu fark ettim. Hem de hayretle... Yahu ben gülmeyi unutmuşum... Düşünebiliyor musun?”

Herkesin kendini yenilmiş gibi hissettiği bir halin içinden geçiliyordu. Sonunda yenilmiş gibi duranların, aslında bir yengiye hazırlandıkları ortaya çıktı. Yenilmişler zafer kazandı. Yenilmişleri yenilmiş hale getirenlerin asıl yenilmişler olduğu ortaya çıktı. Bakınız, aynı yazar, birkaç satır sonrasında ne diyor: “Yenilenler, iktidarsızlıkları içinde, zorunlu olarak konu dışı, tuhaf, önemsiz ve gülünç görünürler.” Kısa bir an için bile olsa, o gülünçlük de yaşandı.

Elinde oyuncak kılıç tutanların orta yere tehditler savurduğu görüldü. Umulur ki, aynı tıkız, alil, beceriksiz ve kendi beceriksizliğinin ve iktidarsızlığının hıncını başkasından çıkarmak isteyen acziyet yeniden yaşanmaz. Elbet yaşanmayacak! Çünkü aynı suya iki kez girilemeyeceğine ilişkin fehva yeni değil, binlerce yılın hikmeti... Aşılmış olan bir şeye yeniden dönülmez: o artık aşılmıştır ve eskitilmiştir. Gülümseyen yüzler de zaten aynı şeyi söylüyor ve geleceğe bakmamızı öneriyor.
#Geleceğe bakarken
#Adorno
#Minima Moralia
8 yıl önce
Geleceğe bakarken…
Çocukları ‘yollamadan’ önce...
Dalga-kıran ve dalga-kuran bir öncü: Erbakan
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!