|
Hayat: Korkmaktan korkmak

Peyami Safa''nın 9. Hariciye Koğuşu romanının kahramanı, bacağından ameliyat olmayı beklerken, ameliyatı sırasında en çok "korkmaktan korktuğunu" söylüyordu. İstiyordu ki, ameliyata, korkusuzca, cesurca tahammül etsin ve operasyon öylece sonuçlansın. Ama böyle düşünmek, bir bakıma, can taşımıyor olmayı tazammun etmiyor mu? İnsanın, canının acımayacağını düşünmesi, ancak canının varbulunmamasıyla kaim olabilir. Canlı gövde acı duyar. Canlı gövde, en pörsümüş halinde bile acı duymaya istidatlıdır. Acı duyma istidadının ortadan kalkmış olması demek, o gövdenin ölü hale gelmiş olmasıyla eşanlam taşır. Gövde ne denli canlıysa, bu demektir ki, ne denli genç ve körpeyse, onun acı duyma istidadı da o oranda yüksek olur. Böylece, acı ile canlılık; canlı olmayla da gençlik arasında korelasyon bulunduğunu söylemiş oluyoruz.

Hâce Yusuf-i Hamedânî, "canlı, avunup teselli olan kişidir" diyor. Ve ekliyor: "Hayat da avunmak ve teselli olmaktır." Ancak canlıların (mahlûkatın) teselli ve huzur bulma yerleri farklıdır. Müşarünileyhin aktardığı bir hadise şerife göre, Peygamber (as): "Falan kişi falan şeyle canlıdır, onunla yaşamaktadır." demiş. Dünya süsleri ile avunan kişinin mutluluğu, "aldanış sarayı" olan dünyanın malını toplamak, biriktirmek, almak ve vermek ile kaimdir: "O kişi dünya ile yaşamaktadır, dünya ile canlıdır. Bu durum, Ademoğlunun hayat derecesinin ve konumunun en değersiz, en aşağı seviyesidir. Çünkü dünya metaı ile huzur bulup avunma konusunda tüm hayvanlar, böcekler, vahşi ve ehli hayvanlar, kuş ve balıklar ortaktırlar." (Hayat Nedir, İnsan Y., çev: N. Tosun, İst. 1998, s. 54).

Demek ki, canlı olmanın ve canlı kalmanın asgari şartı, dünya ile irtibatlı bulunmaktır ve dünya ile irtibat kurma hususunda insanla böcek aynı seviyede durmakta ve bulunmaktadır. Böcek ve hayvan makulesindeki öteki mahlûkat için dünya irtibatının ötesinde hayata anlam verecek ve anlam katabilecek başka irtibat noktaları bulunmamaktadır. Oysa insan için, dünya irtibatı, hayata anlam vermekten ibaret bir keyfiyet değildir; insan için dünya irtibatı yalnızca canlı kalmak gibi bir işleve sahiptir. Bu yüzden hayvanlarla aynı seviyede yaşamayı talep eden insan için: "Bırak onları, yesinler, zevk alsınlar, ümit onları avundursun; ilerde görecekler" (Kuran: 15/3) denilmiştir.

Şurası var ki, gövdenin canlı tutulması ve sağlıklı olarak korunması da, onun, bir emanet olarak hakkının verilmesiyle ilişkili bulunuyor. Gövdenin canlı ve sağlıklı biçimde muhafazası, insanın, asıl yurdu olarak gösterilen âhiret hayatına hazırlanabilmesinin önşartı olarak görünüyor.

Bu bakımdan, gövdenin acı duymasından kaygılanıyoruz. Acı duyma doruk noktasına ulaşınca, belki de acı zıddına inkılâb edecek ve acı duyulmaz hale gelecektir (ölü olma hali). Romanın kahramanının korkmaktan korktuğunu, böyle de okuyabiliriz: acı duymak, bir bakıma emaneti muhafaza edememek anlamına gelebileceği gibi; bir bakıma da, acının zıddına dönüşmesini tazammun eden bir anlama da çekilebilecek ve ölüm korkusuyla eşleşebilecektir. Ama bütün bu kaygılar, son tahlilde, hayatta bulunmakla kaim bulunuyor.

25 yıl önce
Hayat: Korkmaktan korkmak
Mümin Allah’tan ümit kesmez
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?