|
Nasıl bir Türkiye istiyorum?

Bu soru, nasıl bir dünya istiyorum sorusuyla eş düzeyde durur benim indimde.



Olayı Türkiye düzlemine çekmek kendimi daha iyi ifade etmeye imkân verir.



Ancak burada da farklı sorular ve sorunlarla karşılaşmak mukadder. Nitekim karşılaşıyorum da... Şöyle ki:


Nasıl bir Türkiye istediğimizi anlatmaya başladığımızda kimileri yıllardır savunduğumuz fikirlerden vaz geçip geçmediğimizi sorabiliyor. Hissettiğim kadarıyla onlar daha çok bizi baştan beri değil de, şu son günlerden bu yana izleyen okuyucular olmalı...



Bizim, Türkiye bağlamında konuştuğumuzda konuyu iki ayrı düzlemde ele aldığımızı bilenler için sorun yok. Onlar her halükarda bizim bu durumumuzu bilirler. Ve biz diyelim ki, halen bu ülkenin aktüel konularından biri olan anayasa referandumundan bahsediyorsak bu konu bizi salt aktüel düzlemde ihraz ettiği yer itibariyle meşgul eder. Bu alanda fikir dermeyan etmemiz o alanın iç bağlamıyla ilgilidir. Aynı bağlam içinde biz ABD üzerine, Almanya üzerine, Hollanda üzerine vb. fikir dermeyan edebiliriz. Bu durum, bizim, bu konularda rezervlerimiz olmadığı anlamını taşımaz.



Konuyu şöyle somutlaştırabilirim. Örneğin bu ülkenin demokrasi karşısındaki durumunun ne olduğuna ilişkin bir soruyla karşılaşsam, onun hakkındaki fikirlerimi yukarıdan aşağıya sıralayabilirim. Ancak konu üzerinde bu suretle temerküz etmiş olmam, bu alanda diğer bir düzlemin bulunduğunu aklımdan çıkardığım veya onu önemsemediğim anlamına gelmez. Çünkü bu alandaki sorunlar benim indimde daima iki veçhelidir. Demokrasi konusunun ikinci veçhesi ise İslam ile onun bağlantısı üzerinde temerküz eder.



Öyleyse konuyu şöyle koymak gerekir: 1. Türkiye demokrasinin neresinde? 2. Demokrasi İslam'ın neresinde? Diğer bütün alanlarda aynı soruyu bu iki farklı düzlem içinde değerlendirdiğimiz daima göz önünde bulundurulmalı: Türkiye “insan hakları”nın neresinde; “insan hakları” İslam'ın neresinde vb.?



Son haftalar boyunca, içinde yaşadığımız ülkede anayasa referandumu konusu insanları uğraştırıyor. Biz de uzayda yaşamıyoruz. Bu konu üzerinde geliştirdiğimiz, geliştirmeye çalıştığımız fikirlerle haşır neşir haldeyiz ve o fikirlerimizi kendileriyle paylaşmamızı isteyen insanlar var. Susacak mıyız? Olur mu?



Öyleyse nasıl bir Türkiye istediğimize, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize ilişkin bir sorunun cevabını vermeye hazır olmalıyız. Öyleyse ben de soruyorum. Nasıl bir Türkiye istiyorum? Söyleyeyim:


- hukuk düzenini kurmuş, - içerde sükûneti sağlamış, - dışarıda komşularıyla barış içinde yaşayan, - vizeleri kaldırdığı için serbest ve sınırsız ticaret yapabilen, - bölünme, parçalanma tehdidinden kurtulmuş; tersine bütünleşme sürecine girmiş bir Türkiye!



Bu koşulların yerine getirilmesi için halen referanduma sunulan Anayasa taslağı karşısındaki tutumumuzu nasıl belirleyeceğiz?



Onu reddederek mi, yoksa onu evetleyerek mi?


İmdi, yürürlükteki anayasanın öngördüğü düzen bu sorunlarla başa çıkabileydi zaten yeni bir anayasaya ihtiyaç olmayacaktı.



Yürürlükteki Anayasanın öngördüğü düzen:



a

. kendinden korkan (bana ne yaparlar korkusu),

b

. eleştiriden korkan,

c

. sindirilmiş kişiliklerin yaşadığı,

d

. STK'ların etkisizleştirildiği,

e

. sendikaların işbirlikçi haline getirildiği,

f

. şeffaflığın yoksandığı,

g

. kimi jakoben ilkelerin fetiş ve tabu haline getirildiği bir vesayet düzeni öngörüyor.



Şayet bu saydığımız hususlar halen gözle görülmüyor ise, bu, onların yokluğuna delalet etmez; bu, yönetimdeki hükümetin onları görünmez hale getirmesinin başarısıdır. Bu hükümet ortadan çekildiği takdirde, bir başka hükümet tarafından aynı zulüm mekanizması işler hale sokulabilir. Yeni anayasanın yürürlüğü bu bakımdan gerekliliğini dayatıyor.



Kızılelma ise daima bir kulaç ötede ulaşılmayı beklemeye devam edecektir.


#Kızılelma
#Anayasa
#ABD
7 yıl önce
Nasıl bir Türkiye istiyorum?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi