|
Olağanlaşmanın görünmeyen yüzü

İsrail ile diplomatik ilişkimizin en alt düzeyde olmasından yakınan bazı siyasal kesimler, şimdi durumun düzeltilmesinden mutlu görünmüyor. O kadar ki, abes cümlelerle fikirlerini ifade etmekte sakınca görmediklerini de açıklamaktan geri durmuyorlar. Tükürdüğünü yalamak kabilinden münasebetsiz ifadelerin diplomasi dilinde geçerliği yoktur. Diplomaside ebedi küslükler, ebedi dostluklar değil; konjonktürün gerektirdiği esneklikler işlev görür.



Aslında Türkiye'de bu anlaşmaya muhalefet edenlerin solda ve sağda aynı cephede buluşmuş olması da manidar bir tablo sergiliyor. Ve ilginçtir, muhalif tutum benimseyenler barış istemiyor. Barıştan korkuyor…



Diplomasinin temel ilkesi:



1

. Hasmın (rakibin, muhatabın) gücünü kendi lehine imale etme mahareti,



2

. Kimseye bir şey vermeden bir şey talep edemeyeceğini bilme feraseti (basireti)…



Yanlışta ısrar etmek, hele de diplomaside kabul edilebilir bir tutum olmaz…



Kendi kişisel tutumumuz ile siyasal düzlemdeki ve diplomasideki tutumumuzu birbirine karıştırmamak gerekiyor…



Aslında bugün varılan anlaşma çok daha önceden gerçekleştirilmeliydi…



Olayı Mavi Marmara'yı esas kabul ederek başlatmamalı. Mavi Marmara da temelde Davos'un uzantısı olarak ortaya çıktı. Olayın miladı Davos'tur, başka bir deyişle “One Minute” işareti…



Davos'tan önce dış politikada sıfır sorun sloganıyla işler yürüyordu. Davos'tan sonra ise her yan sorunlar yumağına dönüştü.



Son olağanlaşma anlaşmasının görünen yüzü İsrail ile diplomatik ilişkilerin olağan hale dönüştürülmesi olarak özetlenebilir.



Ama acaba bu görünen yüzün arkasında başka neler başarıldı? O başarı görülmediği takdirde başarılan işin büyüklüğünü görmek imkân dışı kalır.



Bu olağanlaşma durumuyla birlikte Türkiye'nin yakın komşularıyla, Mısır, Suriye, Rusya ile ilişkileri de olağan sınırlarına çekilmiş olacak.



Daha da önemlisi, azgınlığı son kerteye vardırılmış olan terör belasını defetmenin yolu açılacak… Tüm bunların bıçak gibi kesileceğini söylemiyorum. Ama kördüğüm olmuş karmaşanın çözüm yolu açılacak…



Şurası gözden kaçırılmasın: bu barışın mimarı Türkiye'dir. Dolayısıyla inisiyatif de onun elindedir. Türkiye'nin ABD'ye ve İsrail'e olan ihtiyacından çok onların Türkiye'ye ihtiyacı bulunuyor. Türkiye'nin bu pozisyonu görmezlikten gelmesi ve ondan istifade etmemesi akıllı bir politika olmazdı.



Gezi olaylarının, 17, 25 Aralık operasyonlarının arkasında bulunan güç odaklarının ellerinde tuttukları manevra yeteneği de böylece işlevsiz hale getirilmiş oluyor.



Türkiye, şu anda elinde bulundurduğu inisiyatifi optimum düzeyde kullanmayı başarmıştır. Bu, onun ayak bağlarından kurtulmasının dikkate değer bir hamlesi olarak görülmeli ve öyle değerlendirilmelidir.


#İsrail
#Gezi olayları
#Davos
#Dış politika
8 yıl önce
Olağanlaşmanın görünmeyen yüzü
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi