|
Onu bir bakışta tanımak
İnsan onu, sevgiliyi bir bakışta nasıl tanır?

Dahasını da söylemeliyim: Hiç görmeden, onu hiç bilmeden nasıl tanır?

Tanımak: “İşte bu, o!” demek...

Masallara inanılır mı? Kimileri diyecek ki, masalın adı üstünde: Masal...

Masallar olmayan şeylerden bahseder...

O olmayan şeylerin arasında aşk ilişkisi de bulunur.

Oğlan kızı ya da kız, oğlanı düşünde görür. Düşte görülen kişi onun sevgilisidir. Ne ki, dünya gözüyle hiç birbirini görmemişlerdir. Ama onun, sevgilinin düşünü gören, gördüğü kişinin sevgilisi olduğunu bilir...

Düşten uyanınca onu gördüğü ülkeye doğru yolculuğunu başlatır.

Bu masalların en güzellerinden biri Attâr'ın Mantıkü't-Tayr mesnevisindeki Sana Şeyhi'nin hikâyesidir. Şeyh, düşünde Rum kızını görür ve müritlerini de yanına alarak Bizans'a doğru yolculuğunu başlatır. Sonunda kızı bulur. Ama kız, Şeyh'in aşkına hemen karşılık vermez. Ondan şarap içmesini ister. Şeyh, Müslüman olduğu için, şarap kendine haram olmasına rağmen şarap içer. İkinci yıl, ondan domuz çobanlığı yapmasını talep eder. Şeyh bu görevi de yerine getirir. Üçüncü yıl zünnar (haç) kuşanmasını ister. Şeyh onu da yapar. Bu ara müritleri onu terk edip gitmiştir. Terk eden müritler Mekke'de toplanır. Orada hikmet sahibi bir zat, müritlere, niçin şeyhlerini terk edip buraya geldiklerini sorunca, müritler, durumu anlatır. Bunun üzerine o zat, bu sadakatsiz müritlere: “Yazıklar olsun size, der, siz o zatın gerçek müritleri olsaydınız, onunla birlikte haç kuşanırdınız!” tarizinde bulunur.

Sana Şeyhi'nin bu hikâyesi olayı düz mantıkla düşünenlere kabul edilemez görünebilir. Onlar, nasıl olur, bir Müslüman sıradan bir kız uğruna dinini nasıl terk edebilir, bu hikâyede bir terslik bulunmalıdır, diye bakar konuya. Oysa daha geniş bir görüngüden olay şudur: Devri cahiliyede yaşayan, yani kendine göre bir dinin saliki bulunan bir kişinin İslam'a girmesi, yani kendi dinine ait ritüelleri bırakıp yeni dinin ritüellerini benimsemesi her ne ise ve her ne kadar zor ise, Sana Şeyhi'nin aşkı (sevgilisi) uğruna içinde bulunduğu dini terk edip sevgilinin telkin ettiği dine girmesi de odur!

Sevgiliyi tanrı olarak mütalaa ettiğimizde olay belki daha anlaşılabilir ve kabul edilebilir hale dönüşür.

Durum, elbette düzayak açıklamalara uygun değil. Girift, karmaşık bir sorunsalla karşı karşıya bulunduğumuz kabul edilmelidir.

Sevgilinin kimliğini, onun kim olduğunu bilmekle bağlantılı bu olay...

Sen onun varlığını mı sınıyorsun, yoksa onun varlığı ile sınanıyor musun?

Bu kabuller önemli...

Onun hatırı uğruna göze alınabilecek riskler nedir? Neyini ortaya koyuyor, neyi feda etmeye hazır bulunuyorsun?

Ona ulaşmak için nereye kadar gidebilirsin? Önyargılarını nereye kadar feda edersin?

Ondan beklediğin yanıt gelmeyince kendini nasıl duyumsarsın? Bırakılmış gibi mi? Yoksa sınanıyor gibi mi?

Âşık, bilmeli ki, sevgili Kaf Dağı'nda mukimdir. Kaf Dağı'na ulaşmak için çetin merhaleleri kat etmek gerekir. Emek gerekir. Bunca emekten ve meşakkatten sonra da vuslat kesin değildir, meşkûktür... Buna rağmen o müphem ihtimali yakalamak için kendini fedaya hazır mısın? Aşığı bekleyen soru budur işte...

Meşakkate, arızalı yolu tırmanmaya hazır mısın?
#Attâr'ın Mantıkü't-Tayr
#Onu bir bakışta tanımak
#Önyargılar
8 yıl önce
Onu bir bakışta tanımak
Kara dinlilerle milletin savaşı
Küresel Mülteci Forumu Türkiye’deki mülteci sorununa çözüm üretebilecek mi
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…