|
Suç, ceza, bağış

Suç kelimesine sözlük şu anlamı veriyor: “Suç: Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış.” (TDK).

Ancak kavram hukuk açısından değerlendirildiğinde söz konusu tanım sadece eksik değil fakat yanlış bile görülebilir. Çünkü töreye (örf ve adet veya anane, kısaca gelenek) veya ahlâk normlarına aykırı davranışlar hukuk tekniği açısından suç sayılmaz. Nitekim onlara uygulanan yaptırımlar da cezai nitelikte sayılmaz ve bu bakımdan da suç fiilinden ayrılır.

Böylece suç kavramını hukuken özel bir tanıma kavuşturmak gerekiyor.

İnsanlar fıtraten bir arada yaşamaya zorunludur. Doğumundan ölümüne kadar her insan teki öteki insanlara muhtaç ve mecbur bulunur. Bir arada yaşamanın temel teminatı ise güven duygusudur.

Suç, insanların bir arada yaşamasını sağlayan güven duygusunu tehlikeye sokan fiildir. O fiile göz yumulduğu takdirde insanların bir arada yaşaması imkân dışı kalır. Bu itibarla suç işleyen faile belli bir yaptırım uygulamak insan toplumunun sürekliliği açısından zorunludur. Suça uygulanan yaptırımın adı ise cezadır. Oysa töreye, ahlâk kurallarına karşı uygulanan yaptırım ceza değildir. Onlar toplum tarafından kınanır, ayıplanır ama onlara cezai yaptırım uygulanmaz.

İmdi hangi fiillerin suç sayılacağına yasa karar verir. Burada ilginç bir husus var, o da şu: ceza yasası veya cezai yaptırım öngören herhangi bir yasa “şu fiil suçtur” biçiminde bir hüküm vaz etmiyor. Yasa, normları, yani kabul edilmiş ilkeleri veya buyrukları öngörerek “öldürürsen, çalarsan, güveni kötüye kullanırsan, ihanet edersen…” şu yaptırıma (ceza) uğrarsın, hükmünü getiriyor.

Yaptırıma konu olan fiiller bütün ülkelerin hukukunda belirlenmiştir. Yaptırımın niteliği veya ağırlığı değişebilir. Veya nadiren bir hukukun suç saydığı bir fiil bir başka hukuka göre suç telâkki edilmeyebilir.

İmdi hukuku veya hukukun uygulamaya dönük kurallarını, yani yasayı devlet (veya toplumun ortak bilinci, ortak iradesi) belirlediğine göre, onu uygulamak da devletin görevleri arasında yer alır. Dolayısıyla ortak bilincin, ortak iradenin tecessüm etmiş hâli olarak telâkki edilebilecek olan devlet o fiili suç olmaktan çıkarmadıkça –ki bu da yeni bir hükümle mümkündür- o fiilin affı cihetine gidilemez. Dikkat: “Af Yasası”ndan bahsetmiyoruz. Ceza yaptırımı öngören hükmün kaldırılmasından veya değiştirilmesinden bahsediyoruz.

Kaldı ki, o fiilden zarar görmüş mağdurun veya mağdur yakınlarının bile ilkece rızasını almak hukuka güvenin sarsılmaması ve mağdurun veya yakınlarının rencide olmaması bakımından gerekli sayılmalıdır.

Burada ceza ile ilgili bir hususun daha altını çizmekte yarar var. Cezanın gayesi… Bazı görüş sahipleri cezanın gayesinin ibret veya ıslah olduğunu ileri sürüyor. Bizce cezanın gayesi cezadan ibarettir. Ceza başkası ibret alsın diye veya fail ıslah olsun diye verilmez. Kaldı ki en ağır ceza bile aynı suçun tekrar tekrar işlenmesini önlemediğine göre ibret alınmadığı da ortada… Faili ceza vererek ıslah etmenin mümkün olmadığını da deneyimler gösteriyor.

Cezanın mahiyetine en uygun yaptırımı Sisyphe Efsanesi’nde görüyoruz. Sisyphe, Tanrılara karşı geldiği için bir dağın tepesine bir kayayı çıkarmaya mahkûm edilir. Ancak kayayı güç bela tepeye ulaştırmasına ramak kalmışken kaya aşağı yuvarlanır ve kahramanımız sonsuza kadar bu ameliyeyi tekrarlama mecburiyetine maruzdur. İşte ceza budur. Burada, mahkûm hiçbir şey üretmeyen bir yaptırıma maruz bırakılıyor. Cezanın her zaman burada olduğu gibi ömür boyu olması gerekmeyebilir. Ancak mahiyeti itibariyle ceza sonuçsuz bir tahammül etme yaptırımıdır… İbret alınacaksa bu fiilî durumdan ibret alınmalıdır. Ve gene ıslah söz konusu ise bu aynı yaptırıma maruz kalan fail bu yaptırımı görerek kendini düzeltme cihetine gidebilir. Yoksa ceza başkası ibret alsın ve başkası ayağını denk alsın maksadına matuf olmamalıdır.

Bütün bu mülâhazalar af (bağış) konusunun nasıl ele alınması gerektiği hususunda da bize bir fikir verebilir. Toplumun hukuk düzenini korumakla yükümlü olan devletin af yetkisinin olmaması gerekir. Veya ancak devlete karşı işlenmiş suçlar bağlamında af yetkisini kullanabilmelidir. Devlet yeni yaptırımlar öngörebilir veya mevcut yaptırımlarda değişiklik yapabilir. Ancak af, ilkece işlenen suçtan fiilen zarar gören kişi veya kişilerin bireysel takdirine bırakılmalıdır.

#TDK
#Töre
#Suç
#Bağış
4 yıl önce
Suç, ceza, bağış
"Mistik-Metafizikçi Şiir" tanımı ne kadar doğru?
Azerbaycanlılar Erdoğan’a neden ‘Cumhurbaşkanımız’ diyor
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!