|
Türkiye/ABD diplomatik ilişkileri

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son ABD ziyareti esnasında Türkiye ile ABD arasındaki diplomatik ilişkilerin niteliği üzerine çeşitli spekülasyonlar yapıldı.



Bu spekülasyonların bir kısmı doğrudan Başkan Obama'nın siyasal tutumu üzerinden geliştirildi. Örneğin Obama'nın uluslararası ilişkiler düzleminde Rusya, İran gibi birkaç ülke dışında kimsenin ondan memnun olmadığına ilişkin görüşler öne sürüldü. Binaenaleyh ciddi meselelerle boğuşan dünya liderlerinin Obama'yla iş yapmasının ne kadar zor olduğunu söyleyenler çıktı. Kimileri de Obama ile görüşmenin zaten salt sembolik bir değer ifade ettiğini hiçbir reel getirisi olmayan önemsiz bir görüşme olduğunu dile getirmek istedi. Bu görüşte olanlar gerekçelerini Obama'nın yakın gelecekte yeniden başkan olmayacağı tezine dayandırıyor.



Tayyip Erdoğan'ın Obama ile görüşemeyeceğini düşünenler, görüşse de itilip kakılacağını varsayanlar; görüşme gerçekleşince böyle bir ağzı benimsemeye ve böyle bir söylem tutturmaya çalıştı…



Bu spekülasyonlar üzerinde bizim açımızdan durulması gereken bazı noktalar var. Obama her ne olursa olsun, yakın gelecekte Başkanlık'tan çekilmesi durumu da dâhil olmak üzere o koltukta oturduğu son saniyeye kadar yaptığı hukuki tasarrufların tümü üzerinde hüküm sahibidir; bu hükümler de meşru zeminde yürür, yürütülür…



Ancak ABD'nin uluslararası siyasada Başkan'ın tek belirleyici güç olmadığı gerçeğini akılda tutmak gerekiyor. Son tahlilde karar mercii Başkan'dır. Ancak Başkan o kararı kendi kişisel tutumuna bağlı olarak ve keyfi biçimde almaz, alamaz.



ABD dış politikasının Ortadoğu bağlamında Başkanlarla değişmeyen, daha da önemlisi her Başkan'ın ilkece uyma durumunda bulunduğu iki temel sabitesi vardır, ikisi de birincil önceliklidir. 1. Petrol rezervlerinin güvence altında bulundurulması, 2. İsrail'in güvence altında bulundurulması…



Bu iki alandan herhangi birinin güvenliği ihlal edildiğinde ABD güçleri (diplomatik veya silahlı güçler) o tehlikeyi bertaraf edinceye kadar uğraşır. Bunun dışında Amerikan pragmatizminin kişilerle veya ideolojilerle işi olmaz. Onun politik çıkarına uygun olan her kişi veya ideoloji onun tanrısıdır.



İmdi, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasının bu iki temel sabitesi bilinirse, Türkiye'nin ABD nezdindeki önemi de anlaşılır. Olay politik kişiler düzlemine indirgendiğinde Tayyip Erdoğan'ın ABD indinde vazgeçilmez bir figür olduğu da teslim edilmelidir.



Tayyip Erdoğan'ın risk üstlenen ve inisiyatif kullanan bir siyasal figür olduğu Amerikan politikacıları ve teorisyenleri tarafından çoktan tespit edilmiştir. O, bu özelliğiyle Davos vakası (2009) yaşanıncaya kadar İsrail indinde yürüttüğü denge politikasıyla da bir siyaset virtüözü olduğunu kanıtlamıştır. Davos vakasından itibaren İsrail'e karşı takındığı soğuk tutum Türkiye'nin dış politikasında dramatik sonuçlarını göstermekte gecikmedi. Gezi olaylarını, 17/25 Aralık operasyonlarını, Suriye hengâmesini, Sisi darbesini ve hâlihazırdaki terör olaylarını Davos sonrası soğuk tutumdan yalıtarak açıklamak imkân dışıdır. Söz konusu ilişkiler manzumesini yeniden barışçıl bir düzleme çekebilecek inisiyatif de gene Erdoğan'ın ön almakta göstereceği maharette tecelli edecek gibi görünüyor. Bu alanda yakın geçmişte taraflar arasındaki diplomatik ilişkilerin yoğunlaştığını ve sıkılaştığını biliyoruz.



Dikkat edilsin, dostluktan değil diplomatik ilişkiden söz açıyoruz. Diplomasi, husumet ve toslaşma zemininde yürütülmez; diplomasi, hasmın veya karşı tarafın gücünü kendi lehine imale etme maharetidir…


Ama azıcık sabır ve zaman…




#Diplomasi
#husumet
#toslaşma
#diplomatik ilişkiler
#Ortadoğu
8 yıl önce
Türkiye/ABD diplomatik ilişkileri
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’