|
Yeni anayasa yeni evre

1876'dan bu yana tüm anayasalar darbeyle ve halka rağmen yapıldı.



1921 Anayasasının maksadı Padişahın şahsında Osmanlı Devletini bertaraf etmeye matuftu.



1924 Anayasası fiilen kaldırılmış olan Osmanlı monarşisini Cumhuriyete tahvil etti. Ve ardından ilkin Devletin dininin İslam olduğuna ilişkin hükmü kaldırdı (1928), daha sonra da laiklik hükmünü Anayasaya derç etti.



1961 Anayasası ile yürütmenin (yönetimin) tüm eylemleri, kararları anayasal bir kuruluş olan

Danıştay

denetimine verildi. Böylece, güya Demokrat Partinin keyfi yönetimine tepki olarak yürütme denetim altına alındı. Gerçekte ise idare vesayet altına alınıyordu. Devlet Planlama Teşkilatı keza hükümetin iktisadi alandaki tasarrufuna kısıt getirme amacını taşıyordu.



1982 Anayasası ise vesayet organlarını genişletti. 61 Anayasasında öngörülün DPT, MGK, Anayasa Mahkemesi ipka ediliyor, ilaveten RTÜK, YÖK vb. kurumlar ihdas ediliyordu.



Tekraren söyleyelim: Tüm bunlar darbe anayasalarıdır... Özgürlükçü gibi görünmelerine rağmen tümü de tepki anayasasıdır... Ve her üç gücü de (yasama, yürütme, yargı) özgürlükçü söylem maskesiyle vesayet altında tutma amacına matuftur...



1961 Anayasası güya Menderes'in keyfi kararlarını zapturapt altına almak için iktisadi planlamayı öngörüyordu. Oysa Menderes döneminde Türkiye baştanbaşa bir şantiye alanı haline getirilmişti. Yeni Anayasa (1961) ise hükümetin harcamalarını denetim altında tutmak istiyordu. Bir bakıma da kalkınma hareketi yabancıların güdümüne açık hale getirilmiş oluyordu. Nitekim o tarihten itibaren bütün yatırım harcamaları, Türkiye'ye dış kredi sağlayan kurumların kuruluşların inisiyatifine tabi tutulmuştu: IMF, Dünya Bankası, OECD veya ikili ilişkiler çerçevesinde sağlanan krediler.. tüm bunlar ülkeye şartlı geliyordu. Krediler alt yapı yatırımlarına harcanırsa kısa vadeli yüksek faizli, takma sakal bıyık gibi yatırımlara tahsis edilirse uzun vadeli ve düşük faizli...



İşin ilginç yanı, tüm bu kısıtlamalara rağmen iktisaden take off noktasına gelindiği anda yönetim her defasında bir darbe ile alaşağı ediliyordu.



Demirel'in ilk döneminde (1965 ve devam eden yıllar, ki bütün büyük projelerin altında Turgut Özal'ın imzası vardır) ülke belli bir kalkınma ivmesi kazanmıştı. Hükümet 12 Mart (1971) muhtırası ile düşürüldü...



Ülke, 1950 ye kadar gerçek diktatörlükle yönetildi. Nitekim Cumhurbaşkanlarından ilki Ebedi Şef, ikincisi ise Milli Şef unvanıyla anılıyordu. Führer'e nazire olarak... O tarihten itibaren ise, darbe gerekçesi demokrat liderlerin diktatörlükle itham edilmesine maruz bırakılmak suretiyle imal edildi.



Menderes, Özal, Erbakan, Erdoğan diktatörlükle suçlanmıştır. Suçlanıyor.



Önümüzdeki Nisan ayında referanduma getirilecek olan yeni anayasa vesayetçi düzeni ortadan kaldırmaya yönelik bir amacı hedefliyor...



Talihin cilvesine bakın ki, halen gerçek diktatörlerin varisleri olanlar, diktatoryal/vesayetçi düzeni değiştirmek isteyenleri diktatörlük suçlamasına maruz bırakarak özgürlükçü teşebbüse karşı çıkıyor. Siyasal alanda bir sıçramayı gerçekleştirmek isteyenlere mani olmaya çalışıyor...



Yeni anayasa aslında rejimin de özeleştiri yapmasının yolunu açacak. Bu özeleştiri gerçekleştirilmeden bırakılırsa sahip çıkmak istedikleri rejim kendi iç çöküntüsünü yaşar. Toptan çöküşe müncer olur. Bu akıbeti öngörmek gerekiyor.



Yeni anayasa ile ülke, tarihinin yeni bir evresine girecek... Kendi öz değerlerine sahip çıkmanın, onu yürürlükte görmenin sürurunu yaşayacak...


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Turgut Özal
#Osmanlı Devleti
7 yıl önce
Yeni anayasa yeni evre
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’