|
Yenilik tutuculuğu silindir gibi ezip geçer

Statükonun muhafazasında ısrar edenlerin durumunu anlamak için Ebu Cehil'in tutumu iyi bir örnek.



Ebu Cehil'e İslam teklif edildiğinde, o, kendisinin de peygamberliğinin kabul edilmesi şartıyla Allah Resulü'ne biat edebileceğini beyan etmişti.



Diyordu ki: “Bugüne kadar Hişamoğulları ne yaptıysa biz de aynı hizmette bulunduk. Onlar Kâbe'yi temizledi, biz de temizledik; onlar hacılara sakalık yaptı, biz de yaptık; hizmet konusunda asırlar boyu birbirimizden geri kalmadık, şimdi bize peygamberlik iddiasında bulunuyorsunuz; peygamberlik sırası bize de gelecekse senin peygamberliğini kabul ederiz; değilse, hayır!”



İmdi, Ebu Cehil'in ıskaladığı husus, Allah Resulü'nün kendisiyle aynı düzlemde yer aldığını zannetmesidir. O, Allah Resulü'nün teklifini kabul ettiği takdirde bile “cahiliye düzeni”nin devam edeceği vehmini taşıyordu. Farklı bir düzleme geçiş yapacağını aklından geçirmiyordu. Eski kabile rekabetinin, kişisel çekişmelerin, kan davalarının devam ettiği bir düzlemde O'nun peygamberliğini kabul ettiği takdirde halen elinde bulundurduğunu sandığı avantajları elinden kaçıracağı tasavvuruyla olaya bakıyordu. O kafa yapısıyla da inadı elden bırakmıyordu.



Bu yüzden de yeni gerçekliği dışardan gözlemlemesi imkân dâhilinde bulunmuyordu. Nitekim Peygamberlik sırasının kendisine gelmeyeceğinden emin olunca da, Resulullah'ı atalarının dinine ihanetle suçlamaya başladı.



Statükocunun içinde bulunduğu gerçeklik Ebu Cehil'in üzerinde yer aldığı gerçekliğin aynıdır. Statükocu, öngörülen yeniliğin getireceği yeni düzlemi ve o yeni düzlem üzerinde oluşabilecek yeni ilişki biçimini havsalasına sığdıramıyor. Böyle olunca da hâlihazırda hâkimi olduğunu sandığı menfaati elinden kaçıracağı vehmiyle sunulan yeniliği kabul etmiyor, edemiyor. Yenilikten korkuyor.



Bu açıdan bakıldığında statükocunun konumu bir tür paranoya gibi görünüyor. Kendini mısır sanan paranoyak nasıl ki tavuktan ürkerse, statükocu da yenilikten öyle ürküyor. Onu mısır olmadığına ikna etmenin de faydası yok. Kendisinin mısır olmadığına ikna olduğunu itiraf ettiği durumda bile, o, tavuktan ürkmeye devam eder. Gerekçesi de hazır: “Ben mısır olmadığımı biliyorum da, bakalım tavuk bunu biliyor mu?” der.



Statükocu kendi dünyası içinde her yeniliğe ayak bağı olmaya devam eder, bunda tereddüt yok. Ama yenilikçi de onu kale almadan yoluna devam eder. Burası sözün bittiği yeri de belirler ve geriye: “Senin dinin sana, benimki bana” demekten başka çare kalmaz.



Allah'tan, yenilik hareketi her defasında statükonun, tutuculuğun üstünden silindir gibi geçip gider. Her defasında, her konumda, her koşulda...


#Statüko
#Ebu Cehil
#Kâbe
7 yıl önce
Yenilik tutuculuğu silindir gibi ezip geçer
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset