|
Bu kadarı fazla artık

Perşembe akşamı Show tv''nin sunduğu Siyaset Meydanı ile Kanal D''nin sunduğu 32. Gün programlarını seyretmiş olanlarınız vardır mutlaka.

Show Tv, bu hükümetin, ekonomide hiçbir başarı göstermediğini her şeyin son derece kötü olduğunu şu andaki ekonomik gidişata kapatma davasının hiçbir olumsuz katkıda bulunmayacağını, bu neticeyi zaten hükümet politikalarının doğurduğunu anlatmaya ve kapatma davasını aklamaya çalıştığı görüldü.

32. Gün programı ise dehşet verici idi. Bir başbakana ve cumhurbaşkanına daha nasıl hakaret edilebilir daha nasıl aşağılanabilirdi bilmiyorum. Program boyunca sadece kapatma davasının haklılığından değil ordunun yönetime el koymasının ne kadar doğru ve gerekli olduğunu, hükümeti ve milleti tehdit ederek ortaya koydu. Yüzde 47''nin hiçbir önemi olmadığını ve bu sefer asker gelirse en az 25 sene kalmayı hesap ettiğini ona göre kadro hazırladığını, demokrasiden çok darbenin meşruiyetinin konuşulduğu bir programdı. Gördüğüm kadarıyla program yapımcısı Birant da bu kadar ileri gidileceğini beklemiyordu. Çıkan sonuç onu korkutmuş olmalı ki, sonunda ürkmüş bir şekilde “yine de demokrasi” talebinde bulunmak ihtiyacı hissetti.

Milli iradeyi ciddiye almayan, halkı adam yerine koymayan ve halkı adam etmeyi kendinin hususi hakkı olarak gören baskıcı ve dayatmacı zihniyet, milletin yarısının oyunu almış partiye karşı takındığı saldırgan tavır “Bu kadar da olmaz” dedirtecek boyuttaydı.

Tarih tekerrür ediyor. 28 Şubat sürecinde de “bir kısım medya” aynı misyonu üstlenmişti. Şimdi o bir kısım medyanın bir kısmı aynı misyonu tekrarlamaktadır.

Doğru eski bir kısım medyanın tamamı değil ama bir kısmı demokrasiyi bu memlekete çok görmekte ısrar ediyor.

Yapılacak bir şey yok. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Ancak darbe şakşakçıları 28 Şubat''taki gibi yoğun bir desteğe sahip değiller. Fakat kabul edelim ki, mevcut şakşakçılar 28 Şubat''takilerden daha cesur daha baskıcı daha aşağılayıcı daha fütursuz ve daha gözü kara.

32. Gün programı bu durumu çok açık bir şekilde gözler önüne serdi.

Doğrusu onlara niye böyle yapıyorsunuz demenin de bir mantığı yok. Görevlerini yapıyorlar. Hasımdan merhamet ya da adalet beklemenin bir faydası yok. Hasım hasımlığını yapacak. AK parti karşıtları görevlerini yapıyorlar.

Asıl görevini yapmayan ya da yapamayan savunma cephesidir.

AK parti cephesidir.

Her gün sayısız töhmet ve haksız saldırıya karşı arada bir tek tüfek sözcü konumundaki Dengir Fırat beyin çıkıp açıklama yapmasının kamuoyunu ikna edici, iddiaları geçersiz kılıcı ve kendi yandaşlarını yatıştırıcı etkiyi yeterince temin etmiyor. Hem onun hem de başkalarının daha çok konuşması kamuoyunu bilgilendirmesi zarureti vardır.

AK Parti devlet memurlarının çalıştığı bir resmi daire değildir ki sürekli tek bir sözcü çıksın da açıklama yapsın. Partiyi korumak için yetkili isimlerin konuşması ilkesel olarak mantıklı görünüyor ve kulağa hoş geliyor. Ama iddianamede görüldüğü gibi öyle parti yetkilisi falan gözetilmiyor, partinin kuruluş zamanı falan da önem arz etmiyor, 20 sene önceki sözler bile delil olabiliyor. Yani hukuk gözetilmiyor. İddianamenin de hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu artık dış dünya bile söylüyor.

İddianameyi savunanların boğazlarına kadar siyaset yapmalarına rağmen savunma cephesi siyaseti frenliyor görüntüsü veriyor.

Yukarıda söylediğim gibi yapılan binlerce töhmet ve haksız saldırıya karşı AK Parti cephesi susmayı tercih ediyor.

Evet kesinlikle şiddetle sonuçlanacak tahriklerden uzak durulmalı ama yapılan bunca fütursuz saldırıya karşı yargıya değil ama iddianame ve bu iddianameyi savunanlara gereken ikna edici içerikte ve yoğunlukta tek setsen değil çok sesli bir şekilde mutlaka cevap verilmelidir.

AK Parti halkın seçtiği vekillerden oluşan bir hükmi şahsiyet.. Vekillerin tek gücü beynidir. Fikir üretmek, seslendirmek, düşüncesini açıklamak, kamuoyu oluşturmak, teklif hazırlamak ve yasa yapmak gibi tamamı zihni melekelere dayanan bir güç. Oysa 340 kişilik büyük bir beyin gücüne sahip olan bu kadro kuzu kuzu akıbetini bekliyor görüntüsü vermektedir.

Bu büyük beyin gücüne, il başkanları, belediye başkanları gibi aktörleri de eklediğiniz zaman ortaya gündemi oluşturacak bir demokratik tepki mekanizması çıkar. Bu mekanizma hem baskıcı zihniyetin hem de iddianamenin -yargının değil- tutarsızlığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyabilir.

Bence vekillere ve teşkilata susmak yerine hukuk içerisinde aktif siyaset tavsiye edilmeli ve herkes konuşmalıdır. Vekillerin içinde de teşkilatın içinde de bu iddiaları çürütecek yetenekli vatan evladı fazlasıyla bulunmaktadır.

Demokratik tepki koymaktan neden çekiniliyor zaten hukuk işlemiyor ki hukuki tedbir alasınız.

Germekten korkuluyorsa olay karikatürize edilmeli, ileri sürelin deliller teker teker gündeme getirilip tii''ye alınmalı ve demokratik bir tepki sergilenmelidir.

Ama kesinlikle kuzu kuzu beklenmemelidir.

Unutmayın, AK Parti''ye oy veren büyük kitle patlama noktasındadır.

AK Parti''ye sukunet tavsiye edenler partinin sessiz sedasız kapatılmasını arzuluyorlar. Böylece emellerine sükunet içinde kavuşacaklar.

Görmüyor musunuz adamlar asker gelecek ve gelirse bu kez en az 25 sene kalacak gibi Türkiye''yi dünyadan tamamen tecrit edecek demokratik sitsem yerine Baas usulu bir yönetimi dayatacaklarını açıkça deklare ederek sadece toplumu değil müesses nizamı da açıkça tehdit ediyorlar. Bu tehditlere karşı tedbir almak öncelikli olarak meclisin ve hükümetin görevi değil mi?

Ama bakıyorum konuyla ilgili CHP konuşuyor, MHP konuşuyor, hatta DTP konuşuyor ama meclisin üçte ikisine yakın bir güce sahip AK Parti konuşmuyor! Tabiî ki kamuoyunu çok konuşanlar etkiliyor! Yapılan açıklamalar da hasımların iddialarını bertaraf edecek nitelikte ve ağırlıkta olmuyor. Koca bir kitle psikolojik bir baskı altında eziliyor.

Şeyh Edebali''nin Osmangaziye -CHP''nin dağıttığının dışında Cevdet Paşa''nın naklettiği- bir nasihatı daha vardır onun sonunda derki:

“Ey oğul, haklı olduğun zaman mücadeleden kaçma. Bil ki yiğidin iyisine deli, atın iyisine doru derler.”

16 yıl önce
Bu kadarı fazla artık
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi