|
Yürekleri yakan bir olay

Bugün Muharrem ayının 3. günü. 2 gün önce hicri yılbaşıydı. 7 gün sonra Aşure.

Aşure, aynı zamanda Hz. Hüseyin''in hicretin 61. yılında Kerbela''da şehid edildiği gün.

Önce hicri yılbaşının daha doğrusu hicri takvimin kısaca ne olduğunu açıklayalım.Yeni Şafak okuyucusu her ne kadar hicri takvimin ne olduğunu bilecek kadar kültürlü olsa da “hatırlatmakta daima fayda” vardır.

Hicri takvim Efendimiz aleyhisselamın Mekke''den Medine''ye hicretini tarih başlangıcı, Muharrem ayının birinci gününü de yılbaşı olarak kabul eden bir takvim sistemidir. Ayın dünya etrafındaki dolaşımı esas alındığından hicri yıl 354 gündür ve miladi takvimden 11 gün daha azdır.

Efendimiz aleyhisselam döneminde olaylar anlatılırken hicretten önce ve sonra diyerek tarih belirlenirdi. İslam toplumu büyüyüp yönetim gelişince özellikle yazışmalarda tarih belirleme ihtiyacı doğdu. Bunun üzerine hicretin 17. yılında Hz. Ömer sahabileri topladı ve konuyu müzakere etti. Hz. Ali''nin teklifi üzerine miladi 622 yılında peygamberimizin Mekke''den Medine''ye hicret ettiği yıl Müslümanlar için tarih başlangıcı olarak kabul edildi. İlk hicret eden kafile Muharrem ayında hicret ettiği için bu yılın ilk ayı olarak da Muharrem ayı kabul edildi.

Muharrem ayının 10. günü olan Aşure ise sadece Caferi ve Aleviler için değil bütün Müslümanlar için mübarek bir gündür. Peygamberimiz bugün oruç tutmamızı tavsiye buyurmuştur. Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç olarak da Muharrem orucu tavsiye edilmiştir. Yalnız sadece 10. gün değil ya 9 ve 10. günler yahut da 10 ve 11. günler olmak üzere çift gün oruç tutmak Peygamberimiz tarafından tavsiye edilmiştir.

Hz. Hüseyin efendimizin Hicri 61. yılında Aşure günü şehid edilmesiyle daha da önem kazanan bu mübarek gün son zamanlarda sadece Caferi, Alevi Müslümanlarca mübarek bir günmüş gibi algılanır hale gelmiştir. Oysa söylediğim gibi Aşure günü her iki sebeple de yani hem o günlerde Peygamberimizin oruç tutmamızı tavsiye buyurmasıyla hem de sevgili torununun o gün şehid edilmesi sebebiyle bütün Müslümanlar için mübarek ve önemi bir gündür. Hiçbir Müslüman peygamber tavsiyesine ve torununa bigane kalamaz.

Bu bağlamda AK Parti''nin Alevi Yaklaşımı ve başbakanın Muharrem iftarına katılması siyasi bir tartışma malzemesi yapılmak yerine ülkemizdeki gerginlik alanlarından biri haline getirilen Alevi-Sünni tartışmalarına pozitif bir katkı olarak değerlendirilmelidir.

Her iki tarafın nefret yerine hoşgörüyü egemen kılmaları için bir vesile sayılmalıdır.

Her iki taraftaki önyargıları ortadan kaldırmak için olumlu bir adım sayılmalıdır.

Aşure bütün Müslümanlar için mübarek bir gündür, Hz. Hüseyin bütün Müslümanlar için sevgililer sevgilisidir. Onun acısı bütün Müslümanların acısıdır. Kerbala yürekleri yakan bir olaydır. Ehli beyt sevgisi Müslümanlar için bir ibadettir. Hz. Peygambere salat selam getirilirken ehli beyti asla ihmal edilmez. Sünniler kıldıkları beş vakit namazda her tahiyyata oturunca salli barik okurken ehli beyte de dua ederler. Ehl-i beytin hatırası hem ibadetlerde hem de günlük hayatta daima canlıdır. Ehli beytin isimleri Hatice, Fatma,Aişe, Ali, Hasan Hüseyin ve diğerleri Müslümanlar arasında bir birlikteliğin işaretidir. Alevi kesimin önemsediği Ali, Hasan Hüseyin, Fatma isimleri Sünnilerde daha az yaygın değildir. Kendimden örnek vereyim. Babamın adı Hasan Hüseyin, büyük dayımın adı Ali, ortanca Hüseyin, küçük dayımın adı Hasan''dır.

Yani ehl-i beyt sevgisi Müslümanlar için dinin ta kendisidir.

Aşure günü de Sünnilerle aleviler arsında kimsenin itiraz etmeyeceği mübarek ve önemli bir müşterek gündür. Hoşgörü ve birlik için seçilmiş en uygun zemindir.

Ülkemizde gerginlik alanları haline getirilen, kürt sorunu, laiklik, başörtüsü, Alevilik gibi konularda radikal adımlar atmak ve ülkede hoşgörüyü hakim kılmak için geç bile kalınmıştır. Ülkemizin büyüyüp gelişmesi muasır medeniyetlerin fevkine çıkması birbirine güven duymayan vatandaşlarla mümkün değildir.

Alevisi sünniye, sünnisi aleviye, kürdü türke, türkü kürde, laiki laik olmayana, laik olmayanı laik olana, başörtülüsü başı açığa, başı açığı başörtülüye hoşgörü ile bakmadıkça, birbirlerine tahammül etmedikçe ve birbirilerine güvenmedikçe iki yakamızın bir araya gelmesi mümkün değildir.

Muharrem iftarı da bu bağlamda atılmış müsbet bir adımdır. Hükümetin diğer alanlarda da benzer adımlar atması ülke yararınadır diye düşünüyorum.

Ayrıca sayın başbakanın dünkü iftara yapılan şov iddialarını ortadan kaldırmak için

tıpkı Ramazan ayında fukaranın iftar sofrasına oturduğu gibi kimi alevi vatandaşların evlerine davetsiz giderek iftar sofralarına oturmasını tavsiye ederim.

16 yıl önce
Yürekleri yakan bir olay
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’