|
Bak sen şu densize!

İddianameye bakılırsa, "Hükümeti devirmek, görev yapamaz hale getirmek, terör örgütü kurmak ve yönetmek…" gibi vahim "yaramazlıklara" teşebbüs etmişlerdi.

Yani, darbe yapacaklardı.

Lakin olmadı.

Şansları yaver gitmedi.

Eğer işler yolunda gitseydi, bir cuma akşamı, borsanın kapandığı bir saatte, muhtemelen şöyle bir bildiriye imza koyacaklardı:

"Yüce Türk Milleti!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir.

Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece irticai ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.

Aziz Türk Milleti!

İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu''nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti''ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almıştır..."

Nasip değilmiş.

Halbuki, 12 Eylül 1980''de Kenan Evren''e nasip olmuştu.

Zaten yukarıdaki ifadeleri, yasama ve yürütme yetkisini "Yüce Türk Milleti" adına kullanan dönemin Milli Güvenlik Konseyi''nin 1 numaralı bildirisinden ''arakladım.''

Farkında mısınız: Darbelerin meşrebi değişse de bildirilerin değişmesine pek gerek yok.

Söz konusu bildiri her darbeye "cuk" oturur çünkü. Mesele, ülke yönetimine el koymayı başarmak; bildiri hiç sorun değil.

Siz şu "İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti''ni kollama ve koruma görevi…" ifadesini bir yerlerden hatırlamıyor musunuz yahu?

Mesela, 28 Şubat sürecinden…

Hani, tank marifetiyle Sincan''da demokrasiye balans ayarı çekilirken bile kullanılmıştı.

Şükür ki şükür, içinde böyle ifadelerin yer aldığı bir darbe bildirisini en azından şimdilik atlattık.

Lakin nur topu gibi iki davamız oldu.

Biri Anayasa Mahkemesi''ndeki kapatma davası, diğeri Ergenekon davası…

Diyeceksiniz ki, kapatma davasıyla Ergenekon soruşturmasının darbeyle ne alakası var?

Haklısınız…

Hukuki sürecin işlediği davaları, hukuku topyekûn askıya alan darbeyle, darbe bildirisiyle yan yana zikretmek bence de doğru değil.

Gelgelelim, kapatma davasıyla Ergenekon''u birlikte zikretmeyi bile "haşa" dercesine kendimizden uzak tutmaya çalışıyoruz ama elin Rus''u direkt ilişki kuruyor.

Ne mi söylüyor?

Zaten ben de oraya geleceğim de, kemerlerinizi bağlamanıza fırsat vermek için lafı biraz dolaştırmak istedim.

Çünkü Rusların yaklaşımıyla birdenbire yüzleşmek oldukça sarsıcı olabilir.

Geçen gün "Dünya Bülteni" adlı internet sitesinden okuduğumda acayip sarsılmıştım da, ordan biliyorum.

Mihail Vovk, Rusların Ergenekon algısına örneklik teşkil ettiği söylenen son derece ilginç makalesinde şöyle diyor: "Hükümeti devirmeye hazırlanan emekli askerlerin planları gerçekleşmeden durduruldu. Ancak gözaltına alınanların işini Anayasa Mahkemesi devam ettirebilir. Şayet Anayasa Mahkemesi iktidar partisinin kapatılması yönünde karar verirse iş devam etmiş olacaktır…"

Bak sen şu densize!

"Ancak gözaltına alınanların işini Anayasa Mahkemesi devam ettirebilir…" de ne demek?

Bana bak, Mihail Vork musun nesin, beni iyi dinle şimdi: AK Parti''ye açılan kapatma davasının Anayasa Mahkemesi''nce kabul edilmesini, gözaltına alınanların tümü sevinç çığlıklarıyla karşıladı diye bu sonuca varmışsan şaşarım aklına ki, kıyamete kadar.

Herhalde sen yargının bağımsızlığı diye bir şey işitmemişsin.

Anayasa Mahkemesi''ni askerlerin müttefiki sanacak kadar yargı bağımsızlığından nasibini almadığını şu utanmaz ve rezil ifaden ispat ediyor zaten:

"Ancak yine de aşırı milliyetçilerin gözaltına alınması Türkiye''nin şimdiki yönetiminin büyük bir başarısıdır. (…) Ancak bu uzun sürer mi? Askerlerin Anayasa Mahkemesi gibi kuvvetli müttefiki ortaya çıktı…"

Elin Rus''unun ağzı torba değil ki büzesin. Mal, mal konuşuyor işte!..

16 yıl önce
Bak sen şu densize!
Alkışlarla...
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak