Tarhan Erdem geçenlerde "Nasıl karşı çıkıyorlar anlamıyorum" diyordu, "Ben Kürt azınlığının haklarını savunuyorum, halkçıyım ve sosyal demokratım diyen bir partinin, tasarının prensibine karşı çıkmaması gerekir.."
Tasarı dediği, "Büyükşehir Belediyesi Kanun Tasarısı"ndan ibaretti. Hayret ettiği parti de BDP.
Evet, tuhaftı; BDP etmiş eylemiş CHP ve MHP"yle aynı dalga boyunda buluşmuştu.
MHP"lilere kimse bir şeycikler diyemezdi.
Çünkü mezkur kanun tasarısının "yerinden yönetimin" ilk adımı olduğunu, bunun da Türkiye"yi çok farklı maceralara sürükleyeceğini düşünüyorlardı.
Hülasa kendi siyasi çizgilerinde gayet tutarlı bir tavır ortaya koymuşlardı.
Ya "yerinden yönetimi" savunan BDP"ye ne oluyordu?
KONDA Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem de işte bu "garabete" hayret ediyordu: "BDP sözcüleri, "Biz tasarının temelindeki anlayışa katılıyoruz, biz de Kürtlerin oyları oranında yönetime katılmasını istiyoruz, Türkiye"de ilk defa bütün il sınırlarını kapsayan bir organ kuruluyor, bu organı biz de savunuyoruz" demelidirler. Kürt meselesinin temeli, yönetim meselesidir. Buna Kürtlerin karşı çıkmasını ben kabul edemiyorum.(…) Bir ilde halkın seçtiği bir başkan ve meclis yapıyorsunuz. Ona verdiğiniz vergiyi artırıyorsunuz. Sonra diyorsunuz ki "Bu yerinden yönetime karşıdır." Nesi karşı kardeşim bunun? Bunun bir cevabı yok.."
Ah keşke cevabı olmayan tek soru bu olsaydı?
BDP partilerin kapatılmasını imkansız kılacak yasa değişikliğine de karşı çıkmıştı, tıpkı CHP gibi.
BDP 12 Eylül referandumunda da anayasa değişikliğine "evet" dememişti.
Uzun lafın kısası, son yıllarda AK Parti hükümetinin yaptığı hemen hemen tüm demokratik reformlara BDP muhalefet etti, tıpkı CHP gibi.
Farklı gerekçeler öne sürseler de sonuç itibarıyla TRT Şeş"e BDP de karşı çıktı CHP de!
BDP"nin desteklediği hatta arkaladığı açlık grevlerini CHP de destekliyor şimdi?
Açlık grevlerindeki biricik talep neydi peki?
Öcalan"ın tecridinin kaldırılması değil mi?
"Akan kanın durması uğruna gerekirse İmralı"yla da görüşme yapılır" dedi diye Sayın Başbakan"ı milliyetçi kesimler nezdinde mahkum etmek için CHP Başkanı Kılıçdaroğlu diller dökmedi mi?
Şimdi nasıl oluyor da CHP ile BDP birlikte hareket edebiliyor?
CHP"nin yegâne maksadı AK Parti"yi iktidardan düşürmek, bunu bilmeyen yok.
Ya BDP"nin maksadı ne?
Kürt halkının gasp edilen haklarının davacısı olmak mı yoksa bu hakları gasp edenlerle işbirliği içinde de olsa AK Parti"yi iktidardan düşürmek mi?
Bir süre önce PKK liderlerinden Duran Kalkan AK Parti hükümetini düşürmeyi hedeflerinin başına yerleştirdiklerini ilan etmişti.
Hak-Par Genel Başkanı Kemal Burkay, Perinçek"in, "PKK"ya destek vermeyen Kürtler bölücüdür" sözünü hatırlatarak, "İşin içinde çok derin bağlar var. PKK ile ilişki kurulurken ince hesaplar var. Bunlar tam olarak açığa kavuşmadı. Fırat"ın ötesindeki Ergenekon eylemleri açığa kavuşursa çok şey anlaşılır.." demişti.
Doğrusunu isterseniz Perinçek"in mahut sözünü bilmiyordum ama Öcalan"a verdiği "gülün" fotoğrafı herkes kadar benim de hafızamda.
Hepsi bir yana da, BDP ve CHP"nin hayli zamandır AK Parti"ye karşı sürdürdükleri "al gülüm ver gülüm" siyaseti nedir Allah aşkına?
Bunlara bir el "gül" mü veriyor acaba?
NOT: Sevgili Ahmet Altan"ımız bütün Türkiye"yi "insanlığa" çağıran dünkü yazısında şöyle diyor: "Anıtkabir"e koşuyorlar çünkü "dindarlar" insandan sayılmasın istiyorlar, insan haklarına layık görülmesin istiyorlar, başörtüsü takanlar cezalandırılsın istiyorlar. / Dindarlar ne yapıyor? / Onlar da polislerini gönderip Kemalistleri Ulus Meydanı"nda dövdürüyor.."
Gördüğünüz gibi cami ile kışla arasında kalmışlığı daha müşahhas hale getirerek, "Kemalistlerle dindarlar arasında" kalmayı başarmış.
Anlaşılan o ki, Ahmet Altan"ın "dindarları" Ulus Meydanı"nda polis marifetiyle Kemalist dövüyor.
Gösterilere yapılan polis müdahalesine karşı iki yazı yazdım, iki bin yazı da yazsam bu toptancı yargıdan kurtulacağımı hiç sanmam.
Sevgili Ahmet Altan"ımız hadi bizi boş versin de, odunlardan elma çıktığını kendisine anlatan o "dindarlarına" ne oldu?
Onlar da mı Kemalist dövdürüyorlar?
