|
Demokrasi mağduru Ahmet"in hazin hikayesi

Hali vakti yerinde bir adammış Ahmet. Ele güne muhtaç olmadan, oldukça geniş sayılabilecek malikânesinde çoluk çocuğuyla geçinip gidiyormuş.

Amerikan işgali sonucu…

Tüm Iraklılar gibi altüst oldu hayatı.

İşkence nedeniyle ayaklarını, kollarını hatta boynunu kullanamaz halde şimdi.

Suriye''de, köhne bir apartman katında, karısı ve beş çocuğuyla birlikte yaşıyor.

İşte bu yazı…

Ebu Gureyb''de, çağdaş dünyanın efendilerinin yüksek idealleri uğruna yaptıklarını zavallı bedeninde hisseden bir Iraklının hazin hikâyesi hakkındadır.

ABD''nin, Ahmet''in şahsında barbarlara demokrasi ve özgürlük getirmek adına verdiği mücadele şöyledir:

Irak''ta, bir gece yarısı, Amerika''nın cesur savaşçıları Ahmet''in evini kuşatırlar tanklarla.

Yaşlı annesinden en küçük çocuğuna kadar tüm aile fertleri yüzüstü yatırılır.

Ve…

Aile bireylerinin sırt ve kafası, Amerikan askerlerinin botları sayesinde çağdaş dünyayla yüz yüze gelir.

Modern dünya ve modern dünyanın cesur askerleriyle ilk temas böyle başlar.

Görsel demokratik bir şölen izlettirmek için evlerinin dışına çıkarılırlar.

Gözlerinin önünde özgürlük savaşçılarının ateşe verdikleri evlerini özgürce seyrederler.

Sonra…

Ahmet ve birkaç arkadaşı zerk edilmeye çalışılan demokrasiye elverişli olmayan damarları yüzünden tutuklanırlar.

Tüfek dipçiğiyle döve, döve bir hücreye atılırlar.

Batı''nın özgürlük ve demokrasi savaşçılarının akıl almaz işkence teknikleri uygulama faslını Iraklı yazar Leyla Enver''den dinleyelim.

Lakin yerimiz müsait değil; mecburen özetleyeceğiz. (Leyla Enver''in yazsısının tamamını okumak isteyenler "Timeturk" adlı internet sitesine bakabilirler.)

Başlayalım:

"Ahmet, akla gelebilecek her tür aşağılama ve işkencenin kamptaki mahbuslara acı vermek için kullanıldığını hatırlıyor. Birini sorgulamaya almak istediklerinde onu çırılçıplak soyup kafasına bir kukuleta geçirip yaklaşık üç kilometrelik yolu tüm mahkumların önünde çıplak olarak ve araçlardaki askerlerin eşliğinde yürümeye zorluyorlarmış…"

"Mahbuslar "stres pozisyonu"nda oturmaya zorlanıyormuş, yani elleri başları üzerinde bağlı eklemlerini zorlayan bir pozisyonda oturuyorlarmış….

Eğer mahbus vücudunu bir nebze dinlendirmek için ellerini oynatırsa, gardiyanlar onu plastik mermiyle yüzünden vuruyormuş. Bazı mahkumlar böyle olaylarda gözlerini kaybetmiş…"

Leyla Enver, Ahmet''in tanıklığında, Ebu Gureyb''te cinsel tacizin sıradan bir vaka olduğunu hatırlattıktan sonra, Iraklı kahraman kadınlara, Iraklı erkek mahbusların gözleri önünde uygulanan işkence tekniklerini şöyle anlatıyor:

"Bu tekniklerden biri, Iraklı kadının iki bacağını farklı iplerle bağlayıp çıplak vücudunu farklı yönlere çekmekmiş. Bazıları bu metodun acısından ölürken, bazıları da ya ikiye bölünmüş ya da kalçaları eklemlerinden ayrılmış.

Amerikalı cesur çocukların bir diğer "spor" eğlenceleri ise, mahkumun boğazından bir ilmikle bağladıkları ipin ucunu bir askerin beline bağlamakmış.

Asker hücrenin bir köşesinden diğer köşesine yerde boğulan esirle koşarken izleyiciler de zaman tutuyorlarmış.

Sonra diğer askerler aynı şeyi daha kısa zamanda yapmaya çalışıyormuş.

Bir koşu müsabakası gibi…"

Uzun lafın kısası: Bu coğrafyada Amerikan işi her "özgürlük hikayesi"nin karşılığında, mutlaka hazin bir Ahmet hikayesi vardır...

Geçenlerde, Irak Başbakanı Nuri El Maliki, ABD çekilmek için bir an önce takvim belirlesin, yollu bir açıklama yapmıştı da, Amerikalı yetkililer hemen karşı çıkmışlardı:

"Demokrasiyi adamakıllı yerleştirmeden çıkmayacağız…"

"Demokrasi"lerini yerleştirene kadar acaba kaç kişinin daha hayatına kıyacaklar?

16 yıl önce
Demokrasi mağduru Ahmet"in hazin hikayesi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler