Agâh olmak zorundayız.
Terörün üzerinden bu tarz “tartışmalara” girmek, terörün hedefini deşifreye değil, maskelemeye yarar.
Kardeşlerim, PKK terörü vatana, millete, bayrağa, devlete saldırıdan başka bir şey değildir.
kaçtır, “
” demiyor mu; hayli zamandır “
” haritaları havalarda uçuşmuyor mu?
E'eee, biz daha neyi konuşuyoruz?
Şükür ki şükür,
'lerin açtırdıkları hendeklere “
” düşmüş, aşerdikleri “
” kursaklarında kalmış,
'nin kuzeyindeki “
” berhava edilmiş, hülasa, müstevli haritaları ellerine verilmiştir.
Bu ülkede şanlı bir millet yaşadığı da
'da dosta düşmana gösterilmiştir.
Şimdi en kahpe, en alçak ve en korkak yöntemle, terörle, hedeflerine ulaşmak istiyorlar.
Milletin birliğini, vatanın bölünmezliğini, bayrağın inmeyeceğini, ve milletin hizmetindeki devletin yıkılmayacağını haykırmak aynı zamanda terörün hedefini deşifre etmektir.
Yanlış anlaşılmasın; elbette terörün arkasında kimlerin olduğunu en ince ayrıntısına kadar tartışacağız.
Mesela, hiçbir terör örgütünün, arkasında devlet desteği olmadan, onca yıl ayakta kalamayacağını konuşacağız.
Ve yine,
açıktan açığa silah veren “
”
'den bütünüyle bağımsız yeryüzünde hiçbir terör örgütünün sürgit faaliyet yürütemeyeceğini dermeyan edeceğiz.
Lakin, “
” deyip de
gibi yapmayacağız.
Gün polemik günü değil; birbirimize kulak vermek, kenetlenmek, hakikati birlikte aramak günüdür, biliyorum.
Ne ki, Aydın Doğan'ın kıymetlisi
ilişkilerine dair sorularıma hâlâ cevap lütfetmediği gibi dünkü yazısıyla adeta bizzat soru işaretine dönüşmeyi başardı.
Diyor ki…
PKK'nın “
” olduğu gerçeğini
, akademik ve sivil çevrelere kabul ettirmek için Türkiye'nin “
” görüntüsünü güçlendirmek, artan eleştirileri gidermek gerekir…
Doğrusu bravo; terörün amacına bundan daha iyi hizmet edebilecek cümle kurulamazdı.
Söz konusu Batılı çevreler nezdinde, “
” için PKK ile masaya oturmamızın şart olduğunu “
” döneminden gayet iyi biliyoruz.
'de koşullar değişince, PKK'ya neyi hedef gösterdiklerini de unutmuş değiliz.
FETÖ'den halen tutuklu yargılanan kimi gazeteciler bile “
” demeye başlamışlardı hani, onu diyorum.
hiç değilse, “
” PKK'nın berhava ettiğini inkâr etmiyor.
Ne ki, “
” arzı endam ettiğinde az mırın kırın etmemiş,
dediği PKK'yla “barış” yapılamayacağı üzerine az diller dökmemişti.
Şimdi ne oldu, ne değişti; açık konuşsun.
Batılı o çevrelerin yeterli görmediği, buna mukabil kendisinin çok gördüğü “çözüm sürecine” geri mi dönülsün?
Değilse, o çevrelerin desteği nasıl alınacak?
Demokrasi kalitemizi yükselterek mi? (Irak'ın işgalinin “demokrasi götürmekle” açıklandığı bir çağda, terör üzerinden “demokratikleşme” konuşulmuş çok mu?!)
Aydın Doğan'ın kıymetlisine soracak olursanız, evet.
Bakınız ne diyor: “
”
Son dört- beş yıla kadar yapıyorduk ha? (Bilumum FTEÖ'cüler gibi şuna 2011'den sonra desene.)
Dört- beş yıl önce, yani FETÖ (Fetullah Gülen'in ifadesiyle) “
” düzeyine eriştiğinde yüksek olan Türkiye'nin demokrasi kalitesi, FETÖ tasfiye edilince bozuldu öyle mi?
Anlaşılan o ki Aydın Doğan'ın kıymetlisinin yarası derin.
Deva arıyorsa, kendisini boşuna sağa sola atmasın. FETÖ'nün “teknik nakavt” ayağını “
” görmekle kefil olacak denli savunmasının nedenini açıklasın.
Onları canhıraş savunduğu için pişman mı, kendisini aldatılmış mı hissediyor, yoksa o eski günleri mi özlüyor, bilelim.