Ahmet Kekeç kardeşim geçenlerde, “Latif Abi kötü bir projedir…” hükmünü verdikten sonra bir ''düzeltme'' yapma gereği duymuş:
“Aziz abi, sağolsun, ''Bizim Ahmet Kekeç''in Latif Abi''si'' ifadesini kullanmış, ama, bu ''kavramlaştırma'' bana ait değil; patent sahibi kimse, gelsin, malına sahip çıksın…”
Meramımızı anlatmaya başlamadan evvel, buradaki “Latif abi”nin, Abdullatif Şener; “Aziz abi”nin ise, Aziz Üstel olduğunu belirtelim.
İmdi, ''mal sahibi'' gelip ''Latif abi'' deyimine sahip çıkmış mıdır bilmiyorum.
Lakin mal sahibinin kim olduğunu biliyorum.
Benim bildiğimi Kekeç üstadımız bilmez mi?
Bilir.
Hemi de bal gibi bilir.
Niye bilmezlikten geldiği hususunda, içinde “humour”, “alegori” gibi kavramların geçtiği sevimsiz bir cümle kurmak yerine, “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” deyip geçmek en iyisi.
Mamafih, ben bu ''yoğurdu'' açık seçik bir şekilde, 17 Mayıs 2006 tarihli , “Ahmet Hakan''ın Latif abi''si” başlıklı yazımda, tabiri caizse ''yemiştim''.
Hülasa, mezkur yazıda, “Latif abi” deyimini, en azından “medyatik” kılanın Ahmet Hakan olduğunu faş etmiştim.
Demem o ki, bugünlerde sahipsiz bir şekilde ortalıkta bırakılan “Latif abi” deyimini medyaya taşıyan, hiç oralı olmasa da, bizim Ahmet Hakan''dır.
“Kod adımız ''hayta''dır…” diyerek kendisiyle “Latif Abi''si” arasında koşutluk kuruyor; “Zerre kadar merhamet göstermeden ardı ardına yıkarız putları!” şeklinde haykırıyordu.
“Ne zaman ne yapacağı belli olmayanlar tarikatının en sadık müritleri” olduklarını ilan etmeyi de ihmal etmiyordu tabii.
Ahmet Hakan kardeşim öyle bir coşmuştu ki, nerdeyse, Abdullatif Şener''den bir Che Guevara figürü ''üretecekti''.
Şu cümlenin güzelliğine bakın:
“Güm diye patlarız içinden çıktığımız camianın her türlü sakilliklerinin tepesine...”
E''e, Ahmet Hakan''ın dediği doğru çıktı.
Şarabın tadından başka her şeyinden anlayarak yola çıkan “Latif abi”, keşke eşim örtünmeseydi modundaki hayıflanmayla biriktirdiği enerjisini en sonunda, “güm” diye patlattı.
Yani, “Benim için tekrar siyaset görünüyor…” diyerek yeni bir parti kuracağını açıkladı.
Ve…
İnanmayacaksınız ama “Latif abi” kelimesi kelimesine şunu söyledi:
“Şu ana kadar siyasi partilerin çatıları altında siyasi hayatımı sürdürdüm. Daha doğrusu ben hiçbir zaman parti değiştirmedim ama altımdaki partiler her zaman değişti…”
Demek ki:
Latif abimiz, ilkin siyasi bir partinin çatısı altında “siyasi hayatını” sürdürüyor…
O siyasi parti iktidar olur olmaz da şappadak bakan oluyor…
Sonra bakıyor ki, Refah Partisi örneğinde olduğu gibi parti kapatılmış, anında “altındaki parti”nin değiştiğini anlıyor…
Anlar anlamaz da, hiçbir zaman parti değiştirmemek için, Fazilet Partisi''nden ayrılarak, iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılan bir başka siyasi parti çatısı altında, siyasi hayatını sürdürmeye başlıyor ve AK Parti örneğinde olduğu gibi yine şappadak bakan oluveriyor.
Bu sefer AK Parti''nin değişeceğini önceden haber alarak veya bizzat öngörerek, hiçbir zaman parti değiştirmemek için yeni bir parti kurma hedefine doğru yelken açıyor.
Anlaşılan o ki, parti işlerinin de, tadından başka her şeyini iyi biliyor.
Ne diyelim: Vatana, millete hayırlı, uğurlu olsun.
Gelgelelim, AK Parti MKYK toplantısında, istifa etmesi gerektiği dillendirilerek, gerekirse ihraç edilmesi istenmiş…
Sayın AK Parti MKYK üyeleri!
Lütfen dokunmayın Latif abime.
Çünkü o, Ahmet Hakan''ın ifadesiyle bir “hayta”.
Hem her hükümette bakan, hem kapatılma davasına maruz kalan partisinin MKYK üyesi, hem de AK Parti''nin kapatılmasını etekleri zil çalarak bekleyenlerle kolkola girmiş enteresan bir “hayta”…
Hepsi bir yana da…
Şu “mal” ortada kalmasın artık.
Ahmet Hakan kardeşim, gel şu “Latif abi” deyimine sahip çık.
Sahipsiz bir “kavram-ı sakıt” gibi ortalıkta dolaşmasın. Yazık, günahtır!
