|
Saadet Partisi"nde neler oluyor?

Milli Görüş''ün 40 yıllık kısa tarihi boyunca hiç görülmemiş oldukça tuhaf “şeyler” yaşanıyor.

“Şeyler” diyorum; zira, tanımlanması gerçekten çok zor!

Tamam, medya sayesinde liste kavgasını, kongre ihtilafını hepimiz biliyoruz.

Unutmamız da mümkün değil zaten.

Zira anlı şanlı medyamız Saadet Partisi''ndeki mahut “tartışmayı” çok sevmiş olacak ki, sıklıkla gündeme taşıyor.

Dolayısıyla herkes kendi zaviyesinden bir şeycikler söyledi, söylüyor.

“Keşke ihtilaf olmasaydı, bir orta yol bulunsa, uzlaşılsaydı!..” diyen de var; “Başka çare yoktu!..” diyen de.

“Hoca ne derse o!” diyen de var; “Her şey olması gerektiği için oldu…” demeye getiren de.

Bunlar neyse de, şu “iftar baskını”na ne diyeceğiz?

Yerli yabancı konukların, dahası hanımefendilerin ve çocukların iştirak ettiği bir iftar davetinde “arbede” çıkarmak nasıl bir şeydir?

2000''e yakın misafirin huşu içinde Kur''an dinleyerek iftarı beklediği bir sırada salon basmak nedir?

Pakistan''dan Bosna''ya, Sudan''dan Filistin''e kadar birçok ülke başkonsolosunun yer aldığı bir iftar davetini zehir etmek nasıl bir eylemdir?

“Erbakan''a sadakat şerefimizdir” sloganları eşliğinde iftar masalarını yıkmak, tabakları kırmak, tuzlukları fırlatmak nasıl bir sadakattir?

Bu “sadakat” gösterisi, “Yeminli Erbakan Düşmanı” köşe yazarlarına malzeme sunmanın dışında ne işe yarar?

Peki…

Milli Görüş''e sadakat ne olacak?

Erbakan öcülüğündeki MNP(Milli Nizam Partisi) ile başlayan Milli Görüş''ün 40 yıllık kısa tarihinde iftar basmak var mı?

Ya 1000 yıllık uzun tarihinde?

Alparslan''dan Fatih''e, Fatih''ten Bediüzzaman Said-i Nursi, Filibeli Ahmet Hilmi Efendi, Süleyman Hilmi Tunahan ve Mehmet Akif''e, Mehmet Akif''ten Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Mehmet Efendi, Sami Efendi ve Mahmut Efendi''ye kadar uzanan çizginin neresinde iftar basmak var?

Tabii, Peygamberimiz''e saygısızlık yapan Önder Sav''a akıl danışırsan, “Hayatım boyunca Milli Görüş''e inanmadım” diyen Abdüllatif Şener''den medet umacak olursan, iftar da basarsın!

Yanlış anlaşılmasın; bu satırların yazarı, Numan Kurtulmuş''u Saadet Partisi için büyük bir şans görmekle birlikte, Erbakan''ın rızasının alınması gerektiğine de inanır.

Çünkü aynı hareketten ikinci kez kopmak kimseye fayda getirmez; kopanı da kalanı da bitirir.

“Tarihte bütün olaylar iki kez tekrarlanır; birinci kez trajedi, ikinci kez komedi olarak” sözünü unutmayalım.

Ne yapıp edilmeli Erbakan''ın rızası alınmalıdır.

Bu inatlaşma bitmeli, bu “ocak” tütmeli, bu “gürültü” sona ermelidir.

Sakın ola bu “gürültünün” gündem oluşturmasına kanmayın; motorun su kaynatmasına benzer; herkesi yolda bırakır.

Bir yerde akıl, izan ve insaf zafiyeti varsa, o yerde akıl izan sahiplerinin sorumluluğu daha da artar.

Uzun lafın kısası:

Türkiye''nin Saadet Partisi''ne, Saadet Partisi''nin Numan Kurtulmuş''a, Numan Kurtulmuş''un da Erbakan''ın rıza ve duasına ihtiyacı var!

Saadet Partisi''nin bilinen politik yaklaşımları şöyle dursun, referandumda “evet” oyu vereceğini ilan etmesinin bile tek başına tarihi önemi vardır.

Demem o ki; referandumun plebisite dönüştürülme tehlikesine karşı Saadet Partisi müthiş bir “paratoner”dir.

Yahu hepsini bir yana bırakın…

Saadet Partisi olmasa, “Dersaadette Ezan Sesleri”ne bizce de “takoz” koymak anlamına gelebilecek İstanbul Müftülüğü''nün “takometre” ayarı arayışına bugün kim sesini çıkarır ki?!

14 yıl önce
Saadet Partisi"nde neler oluyor?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti