|
Sebep ey sebep ey sebep ey sebep ey sebep

Her nefs ölümü tadacaktır. Böyle buyurur Kur''an. Ölen nefstir, can değil. Çünkü "ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil…"

Can olmak için de, her şeyden evvel, hangi sebepten dolayı bu fani dünyada yaşanıldığını fehmetmek gerek.

"Ana ve Oğlu" filminde Alexandr Sokurov, Aleksei Ananishnov''u şöyle konuşturur:

"İnsan birçok sebepten dolayı ölür ama hangi sebepten dolayı yaşadığını bilmez…"

Yaşamaya sebep olan, yaşamın sebebi bilinmeden, yaşanan hayat, kaçak bir hayattır.

Kaçak hayatların kurduğu şehirler kaçak şehirlerdir…

Kaçak şehir insanının kurduğu medeniyet kaçak medeniyettir…

Kaçak medeniyetlerin de ölümün karşısında kaçıştan başka sunabileceği hiçbir şey yoktur.

Ölümden, mukadderattan kaçan bir medeniyet Jupiter''de topaç çevirse, Mars''ta "devremülk" yapıp satsa da durum değişmez.

Kaçış kaçıştır…

Cemil Meriç üstadımızın dediği gibi, "Kaçış daima zelilhanedir."

Kemal Tahir''in bir idam mahkumu ile yüzleşmesini Ayşe Şasa''dan nakleden, Akif Emre''ye kulak vermenin tam vaktidir:

"Kemal Tahir hapiste iken, bir idam mahkûmunun hücresine gelerek son gecesini birlikte geçirmesi istenir. Etkileyici kişiliği, sohbeti, birikimiyle idam mahkûmunun son saatlerinde teselli edeceği düşünülmüş olmalı.

Adam iki ya da dört rekat namaz kıldıktan sonra oturuyor. ''Şimdi'' diyor Kemal Tahir, ''Konuşmamız gerekiyor. Sabaha bu adam idam edilecek. Konuşacak konu ararken birden farkediyorum ki, bu dünyada bütün konuşmalar geleceğe aittir; geleceği olmayan bir adamla konuşacak bir şey yoktur.'' Ve böylece bir türlü laf bulup konuşamıyor birkaç saat sonra asılacak idam mahkumuyla..."

Akif Emre buradan şöyle bir hükme varır:

"Bütün bildikleriniz, sahip olduğunuz birikiminiz, elde ettiğiniz ilim birkaç saat sonra hayata veda edecek birine söyleyecek bir şey bulamıyorsa, o bilginin hayata ve insanlığın yarınına dair söyleyecek ne mesajı olabilir? Bu ince çizgi iki farklı varlık tasavvurunun, iki farklı medeniyetin ayrışma noktasıdır aslında…"

Ölüm karşısında susmak zorunda kalan, mavera hakkında sadra şifa tek sözü olmayan medeniyete karşı…

Mavera''nın yedi güzel adamından biri…

Bütün kaçışlara başkaldırırcasına…

Gür ve gümrah sesiyle…

"Sebep Ey" diyerek başlamıştı söze:

"Ürpertir tabiat üfleyince rüzgarı derin gök soluğu

Ulu ses dokununca çarka

Düşer ölümün gölgesi eşyaya.

Başlar eşyada hareket kurtulmak için kendinden

Daha öteye geçmek için arınmak gibi elbiseden

Yakalar ölümsüzlüğün sonsuz ipini

Sonra ses olur

Zamanın idrak incisi ses döner döner döner de

Yönelir sebebe

Sebeb ey."

İlk gençlik dönemimizden itibaren hiçbir zaman başucumuzdan ayırmadığımız "Sebep Ey" şairi, yıllar sonra kaleme aldığı "Ölüm Rubaisi"nde şöyle sürdürür sözünü:

"Okuyorum hayatı

Toprağın üstünden çok

Altındakilerle var olduğunu

Toprak

Ölüme aç

Ölüme muhtaç

Hayat

Ölüm muhakkak

Ve ölüm mutlak

Tek kapısıdır ölümsüzlüğün

Ölümle tanıştıktan sonra anladım

Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın…"

İçinde bulunduğu öncü kuşakla birlikte, bizim için yaşanmaya değer hayatın sözcüsüydü Erdem abi…

"Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı

Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen insanlığın

Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak

Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana

O inanmışlar çağının…"

Minnet ve rahmetle…

16 yıl önce
Sebep ey sebep ey sebep ey sebep ey sebep
Yeşilçam: Küçük Hollywood mu, son umut mu?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim