|
Siz kimsiniz?

Köşe yazarlığına oldum olası ısınamadım. Galiba bu "iş" bana göre değil. Kan dolaşımıma bile uymuyor.

Kimseyle konuşmak istemediğin zaman, konuşmazsın olur biter. Köşe yazarlığı öyle mi ya, "işin" gereği konuşmak zorundasın.

Bazen susmak çok zordur ama konuşmak zorunda olmak ondan da zordur.

Artık itiraf etmenin vakti geldi:

Ertuğrul Bey''ciğim olmasaydı ben bu "işi" çoktan bırakırdım. Sayesinde köşe yazarlığı benim için bir "iş" olmaktan çıkıp, çoğu kez bir eğlenceye dönüştü.

Kendisine minnettarım.

"Küçük kafalar kişileri, orta kafalar olayları, büyük kafalar ise fikirleri konuşur" şeklinde herkesin bildiği bir söz vardır.

Muhtemelen bir "koca kafa" marifeti olan bu söze bakacak olursanız, Ertuğrul Bey''ciğimi konuşmak "küçük kafalı" olmağa denk düşüyor.

Ne gam!

"Büyük kafalılık" bu salak söze meftun olanların olsun, bana Ertuğrul Bey''ciğimden aldığım keyif yeter.

Şaka bir yana, neyin söylendiğini, kimin söylediğini öncelediğim için, mezkur sözün benim için hiçbir anlamı yok.

Çünkü söylenen, nihayetinde, söyleyenin insani faaliyetleri arasında sadece bir cüzden ibarettir.

Hele Ertuğrul Bey''ciğim gibi şahsiyetlerin fikirlerini kişiliklerinden bağımsız ele alırsanız, hazretin, beni izleyen yılanın bile beli kırılır, sözüne öyle bir toslarsınız ki, beliniz kırılmasa da maazallah kafayı yersiniz.

Fikirleri kişilerden bağımsız ele almayı marifet sanan "koca kafalıların" iman ettikleri bir diğer söz de şudur:

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz."

Fikirsiz bilgi edinmek elbet de mümkün; lakin, fikirsiz elde edilen bilgiden sadra şifa fikir olmaz.

Bana sorarsanız, fikirsiz bilgi, faydasız ilim mesabesindedir.

Hiç uzatmayalım; Kuhn''un, "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" adlı kitabını bir de bu gözle okuyun, ne demek istediğimi anlarsınız.

Laf nerden nereye geldi.

Halbuki, Ertuğrul Bey''ciğimin beni çok güldüren dünkü yazsısından söz edecektim.

Anlattığına göre, Somerset House''taki Rupert Murdoch''un davetine katılmış.

Son derece üst düzey davetlilerin iştirak ettiği Londra''daki bu gecede enteresan bir soruya muhatap olmuş.

Ondan dinleyelim:

"İngiliz gazetecileri çok ilginçler. / Dow Jones''un bir muhabiri yanıma gelip direkt olarak ''Siz kimsiniz'' diye sordu. /Kendimi tanıtınca ikinci direkt soru geldi: Buraya neden davet edildiniz?..."

Gerçekten de çok güldüm. Allah onu da güldürsün.

O kadar davetli arasında "siz kimsiniz" sorusuna muhatap olmasını, İngiliz gazetecinin mi, yoksa kendisinin mi ilginç olmasına yormalıyız, orası meçhul tabii.

Kendisini nasıl tanıttığını yazmayınca da, ister istemez aklıma bir yığın ihtimal geldi:

Siz kimsiniz?

"Makul akıl insanıyım…"

Siz kimsiniz?

"Amiral Gemisi kaptanıyım…"

Siz kimsiniz?

"Sizce ben faşist bir laik miyim?.."

Siz kimsiniz?

"Nerden başlayayım, bilmem ki… Geçtiğimiz hafta Paris''teydim…"

Siz kimsiniz?

"Sonradan görmeyim ama şaraptan iyi anlarım…"

Siz kimsiniz?

"Asla ırkçı değilim, eski solcuyum…"

Siz kimsiniz?

"Sivil fabrikasyon andıçlarda adım, ''genelkurmay''a yakın gazeteci'' olarak geçer ama herhangi bir kompleksim yok…"

Siz kimsiniz?

"Sharon Stone''un hastasıyım…"

Siz kimsiniz?

"Türkiye''nin iyi insanıyım; TÜSİAD üyesiyim…"

Siz kimsiniz?

"Sosyolojik yanımla söylüyorum: Bu soruda bal gibi mahalle baskısı var…"

Siz kimsiniz?

"Uzlaştırıcıyım. Bir arkadaşa bakıp çıkacağım. Sorun nedir?.."

Siz kimsiniz?

"Nerden baktığınıza bağlı…"

16 yıl önce
Siz kimsiniz?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi