|
Ekranda şöhret kovalarken işinden olmak!

Sağlık Bakanlığı obezite sebeplerinden tuzu, lokantalarda masalardan kaldırma yönünde girişimde bulunurken; lüks lokantalarda şef aşçılık yapan jüri üyeleri tuz baskısını öylesine abartıyorlar ki yarışmacının yüzüne tuz atmakta sakınca görmüyorlar.

Medyada çıkan haberlerden sonra canlı canlı tecrübe etmek için; zamanımı güç bela ayarlayıp, Master Chef''i seyretmek üzere ekran karşısındaki yerimi aldığımda; karşıma çıkan ilk sahneydi, yarışmacının yüzüne tuz atılması. Asabi Şef''in yarışmacı Semra''yı sevmediğini mikrofonu açıkken söylediğinden, Semra''nın gözlerinden akan yaşlara hakim olamadığından haberdardım. Ama ne yalan söyleyeyim çift yönlü bir şov beklentisindeydim ekran karşısına geçerken. Popstarla hayatımıza dahil olan, jüri üyeliğinde Armağan etkisi olarak adlandırılan, yarışmacıyı biraz fazlaca eleştiren bir tutum. Alaturka popstarda armağan etkisi şahsın kendisini de içine almış gerçek hayatta da öyle biri olduğunu iddia eden Armağan Çağlayan kendi kendini taklit eden bir TV figürüne dönüşmüştü.

Nitekim Batuhan Şef hakkında yapılan ilk yorumlarda da bu benzerliğe, öykünmeye, taklide göndermeler ağırlıktaydı. Daha önceki örneklerde olduğu gibi asabi jüri üyesi kendini ''ben gerçek hayatta da böyleyim hatta kameralar önünde kendimi frenliyorum. Gerçekte mutfakta daha acımasızım'' diyerek savundu. Ama gelin görün ki çalıştığı lokanta şef aşçısının agresif hallerinden haberdar değildi! Batuhan Şef aşağılamayı aşçılık gerçeği olarak kabul ettirmeye çalışırken; yaptığı yemeklerin gurmeler tarafından beğenilmediği, fazlasıyla eleştirildiği çıktı ortaya. Ekranda karizma/şöhret avlayan agresif jüri üyesi, çalıştığı markaya zarar vermesinden duyulan endişeyle işsiz olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldi.

Her ne kadar işini kaybetmiş gibi görünse de TV''ler tarafından paylaşılamayan bir figür olarak işsiz kalmaz. İzlenme oranının medyada haber olma oranıyla ölçüldüğü, uzun vadedeki zararlar yerine kısa vadedeki getiri tercih edildiği sürece ekranda kalır Batuhan Şef.

3 binden fazla kişi başvurmuş programa katılabilmek için. Sayıları 50''ye indirildikten sonra önlerine bir çuval soğan konularak doğramaları istenmiş, bıçağı en iyi kullananları tespit edebilmek amacıyla.

13 hafta boyunca yemek pişirme sanatının en ince detaylarını öğrenip, yüz bin TL''lik ödülü kazanmak, ünlü bir restoranda aşçı olarak çalışmayı garantilemek. Mesleğini bırakıp gelenler var aralarında. Asabi jüri üyesinin her fırsatta hırpaladığı Semra bir öğretmen. Mutlu olacakları bir iş peşinde her türlü eziyete katlanmak diye özetlenebilir mi durum. Lüks otellerde müdürden sonra en yüksek maaşı şef aşçının alması da cazip geliyor olabilir. Ama yine de bu kadar hakarete, hırpalanmaya değer mi diye düşünmeden edemiyor insan.

Hızlı kararlar almak için sert olmak gerektiğini düşünen formatın kötü polisi, sürekli yarışmacılara neden orada olduklarını hatırlatmakla beraber; kendisi unutuyor ki sizin iğrenç yemeklerinizi yemekten fenalık geldi diye bağırıyor. Köpeğime mama versem daha güzel sunum yapardım! demekte bir beis görmüyor.

Disipline etmeyi ezmekle; ciddi olmayı azarlamakla karıştıran bir insandan ancak şiddetin dili öğrenilebilir. Kendisi de bu dili mesleğe adım attığı ilk günlerde öğrendiğini itiraf ediyor.

Ezilerek, aşağılanarak mesleğe adım atanlar ellerine geçen ilk fırsatta o dili kullanmaya başlıyor. Röportajında ''hakarettense kafama kepçe yemeyi tercih ederim'' demesinin akabinde, yarışmacının ağzındaki kaşığa kepçeyle vuruyor. Düşünerek yaptığı hareketler değil hiçbirisi öğrenilmiş şiddet/asabiyet. Bizi mahveden de öğrenilmiş şeyler değil mi?

13 yıl önce
Ekranda şöhret kovalarken işinden olmak!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi