|
En uzun gece

Gecenin en sessiz anına kâbus gibi çöken eski darbelerin aksine, gelen bir ihbarın sosyal medya aracılığıyla yayılması sonrası, darbe saati erkene alınmak zorunda kalındı. Cumhurbaşkanı'nın çağrısı üzerine, demokrasiye, seçilmiş hükümete, Cumhurbaşkanı'na sahip çıkmak adına, vatandaşların göğsünü darbecilere siper etmesi çok şükür ki uçurumun kenarından döndürdü ülkeyi.



Tarihin en uzun gecesinde gurur dolu hikayeleri yaşayarak yazanların yanında tehlike bertaraf edildikten sonra sesi çıkanlar ben vatanı kurtarırken sen neredeydin sorgulaması yapar oldu. O geceye dair illa ki hepimizin farklı bir hikayesi var. Büyükşehirlerde yaşayanlar alçaktan alçakça uçan jetler ve F16'lar'ın verdiği tedirginlikle, ne oluyor sorusu eşliğinde, internetten ve haber kanallarından haber almaya çalışırken; merkezden uzakta yaşayan benim gibiler gece yarısı 01.30'da okunan selalarla haberdar oldu darbe teşebbüsünden. Seladan öncesine ve sonrasına dair yazabileceğim onlarca satır olmasına rağmen, sen uyurken biz vatanı kurtarıyorduk imaları ile karşılaşmamak adına yazmayacağım. “Sessizliğin” duyarsızlıkla eşdeğer algılandığına -son yaşadığımız olayla mukayese edilmese de- daha önceki toplumsal olaylarda da şahit olduk.



Sosyal medyadan olabildiğince uzağım. Arada, yaşadığım çağa uzak kalmamak, gözlem yapabilmek adına hızlıca göz atıp geçiyorum. Bugüne kadar sadece yeni kitabım yayınlandığında bir-iki twit attım, gündeme dair twit atma girişimlerinde daima başarısız oldum! Cumartesi sabahından bu yana sabit telefon arızalı olduğundan internet hizmetinden yararlanamıyorum. Bulunduğum mekandan dolayı cep telefonunun 2G hizmetinden yararlanabiliyorum ki ne kadar yavaş olduğu malum. Öylesine yavaş ki cumartesi günü yazımı gönderme girişiminin gerçekleşmediğinden ancak ertesi gün ekranıma düşen gönderilmedi mesajından sonra haberim oldu.



İnsanların içinde bulundukları şartları bilmeden değerlendirmek, sorgulamak riyakar tavırların yaygınlaşması yanında “bazılarının” sürekli maske ile dolaşmasına sebep oluyor. Diyelim ki sessiz kalanlar duyarsız, sesi herkesten çok çıkan “bazılarının” duyarlı olduğunu iddia edebilir miyiz?



*


15 Temmuz'un şiirinin, hikayesinin, senaryosunun yazılması gerektiği dile getirilerek, not alın halkla konuşun tavsiyeleri yapılıyor. Yaşanılan her toplumsal olayın sanatta ve edebiyatta yeri ve karşılılığı mutlaka olmalı. Ama daha önce yapılageldiği gibi imkansız aşkların geçidine sahne olmamalı yazılanlar. Yakın tarihe dair çekilen filmlerin, dizilerin seyirci nezdinde rağbet görmemesinin sebebi klişelere teslim edilmesi, bir felsefelerinin olmaması. O geceye ilk dakikadan itibaren göğsünü siper edenlerle, şehitlerin yakınları ile konuşulmalı ama üzülerek söylüyorum ki alınan notlar dökü-drama için belki yeterli olabilir ama kurmaca eserler için yeterli olmayacaktır.



O geceden bu yana görüntüler ortaya çıktıkça bir tarafım olayın nedenini anlamak istiyor bir tarafım anlamaktan ölesiye korkuyor. TBMM'yi bombalayan, Boğaz köprülerini tanklarla ulaşıma kapatan, caddelerde otomobillerin ve sivillerin üzerinden tankla geçip ateş etmekten çekinmeyen, Beştepe'yi bombalayan, itfaiye ambulans her şeye ateş açın diye emir veren bir zihniyeti anlamaktan gerçekten korkuyorum. 12 Eylül darbesinde terör önce sokaklarda can almış müdahale arkasından gelmişti. 15 Temmuz gecesi ise bir taraftan ülke genelinde terör saldırıları yapılırken, bir taraftan terör ihbarı var denilerek TRT işgal edildi ve bildiri okundu. Öldürerek muktedir olmaya çalışmak daha önce hiç bu kadar aşikar yapılmamıştı.



Planın ikinci aşamasındaki mezhep kışkırtması haberlerine, kalabalıkların arasına sızan ajanların cemaate aittir diyerek gösterdiği adreslere karşı soğukkanlı durmak gerekiyor. Böyle darbe mi olur bu süreçte en çok tekrarlanan soru cümlesiydi. Haberler ve görüntüler gelmeye devam ettikçe anlaşıldı ki iç savaş çıkararak darbe yapmakmış amaç. O gece darbeye giden yolun taşları döşenmek istendi ama direniş hesap edilmediğinden gerçekleşmedi.


#15 Temmuz
#Darbe girişimi
#TRT
8 yıl önce
En uzun gece
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’