|
Yağmalama hastalığı ve dizi sektörü

Birkaç yıl önce, dizilerin ilk bölümlerini seyretmek yeni bir hikaye seyrediyormuş, yeni karakterlerle tanışıyormuş hissi verirdi. O zamanlar, üçüncü dördüncü bölümden sonra bu dizi de diğer dizilere benzedi yorumunu yapardım. Günün birinde üç bölüm dahi olsa yeni bir hikaye anlatma çabasını takdir edeceğimi bilmiyordum tabii.



Yeni başlayan dizilerin ilk sahnesi değişik hiçbir şey yok, her şey bildiğiniz gibi diye bağırıyor. Dizi tanıtımları, vazgeçilmez klişe eşliğinde değişik bir hikaye diye başlasa da; imkansız aşk, entrika, nefret, intikam, zengin fakir çatışması, DNA testi, biyolojik baba temaları, hastane, hapishane, köşk, mahalle arasında sıkışıp kalmaları, değişen hiçbir şeyin olmadığına yakın zamanda da olmayacağına işaret ediyor.



Bu satırları eskiye özlem nerede o eski diziler nostaljisi bağlamında yazmıyorum, aksine bu duruma gelmemizin sebebi, özlemi çekilen o eski diziler önermesi eşliğinde yazıyorum.



Değişik ve farklı hikayesiyle tanıtımı yapılardan biri de İçimdeki Fırtına. Aynı erkeğe aşık iki kız kardeşin hikayesi. Kötücül olan iyi olanı öldürmeye teşebbüs ediyor. Saf kız ölmüyor estetik ameliyatla değişime uğrayarak intikam almak üzere dönüyor. Peki bu hikayenin nesi farklı ve değişik? Daha geçen yıl, Eve Dönüş, ihanet, cinayete teşebbüs, estetik ekseninde yazılan hikayesiyle ekranda değil miydi? Ha orada kız kardeş değillerdi çocukluk arkadaşı idiler.



Kız kardeşlerin aynı erkeğe aşık olması temasından niye kimseye fenalık gelmiyor? Konu ilk defa Yaprak Dökümü'nde yer aldı hatırlanacağı üzere. Her ne kadar sondan başa doğru değerlendirildiğinde ilk bölümünden itibaren reyting rekorları kıran dizi olarak anılsa da ilk sezon reytingleri oldukça düşüktü. Senaryo ne zaman Nejla ve Leyla arasındaki erkek kavgasını kızıştırdı reytingler yükselmeye başladı. Hemen peşi sıra Lale Devri, Yer Gök Aşk yayınlandı. O gün bugündür de reytingi garanti tema/konu olarak yerli dizilerin vazgeçilmezi oldu.



Yaprak Dökümü, Reşat Nuri Güntekin'in aynı isimli romanından romanın özünü hiçe sayarak içini boşaltarak yapılmış bir uyarlama idi. Aynı yaklaşımla aynı yapımcı ve senarist grubunun imzasını taşıyan Aşk-ı Memnu da lüks hayatlarla tanıştırdı dizi sektörünü. O vakte kadar zenginlerin hayatını anlatan dizilerde her şey dozundaydı. Aşk-ı Memnu ile birlikte sadece ev ve arabalar değil, sahne başı değiştirilen kıyafetlerle giyim kuşam dizilerde rol çalmaya başladı.



Başrol oyuncularının kaşesini yükselten, yüksek izlenme oranı sebebiyle reklam arası dizi izlenmesine sebep olan Asmalı Konak; büyük aşklar içinde şiddet barındırır gizli önermesiyle aşk ve şiddet evliliğini gerçekleştirdi. Kıskançlık temasını kullanabilmek için ilk aşk üçgenini kuran da yine Asmalı Konak'tır. Asmalı Konak'ta üçüncü kişilerin esas oğlan ve esas kıza aşkları karşılıksızdı çünkü kıskançlık krizini tetiklemesi yetiyordu. Sonraki dizilerde ise baskı, şiddet, tehdit gibi unsurlar eklenerek kurulan aşk üçgenleri zamanla büyüdü genişledi.



Evlilik dışı hamilelik ve yedek baba formülü İkinci Bahar ile dahil oldu dizi sektörüne.



İlk ölüme meydan okunan dizi Süper Baba idi. Hastane odasında kurulan sevgi zinciri ile karakterin ölümüne meydan okumuşlar tabiri caizse Azrail'in elinden almışlardı Fiko'nun ilk aşkını. Bugünlerde kalbi durmayan karaktere karakter denmiyor dizi sektöründe. Şok cihazları, adrenalin iğneleri hepsi ölüme meydan okumak için kullanılıyor.



Bugün klişe dediğimiz ne varsa eski dizilerden yadigar! Eski dizileri suçlamak değil meselem. Hikaye anlatma derdine sahip olmayan insanların, yeni dizileri formüle ederken eski dizilerde ne var ne yok yağmalama hastalığının dizi sektörünü getirdiği durumu tespit etmek.


#Yaprak Dökümü
#Reşat Nuri Güntekin
#Diziler
7 yıl önce
Yağmalama hastalığı ve dizi sektörü
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?