|
CHP’li olsam hayır demezdim

Yaklaşan referandum öncesi hayır diyenlerin tamamının, kararsızların pek çoğunun, evet diyenlerin bir kısmının aklında ortak bir soru var: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında yetki, sorumluluk ve gücün bir kişinin elinde bu kadar toplanması ne kadar doğru?



Aynı soruyu sormalarına rağmen bu üç kesimin, sebep ve endişeleri birbirinden farklı. CHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni istemiyor. İstememenin ötesinde sistem değişikliğini rejim değişecekmiş gibi takdim ediyor. Onlar için mesele referandumdan çıkacak muhtemel bir 'Evet'le Sayın Erdoğan'ın bütün yetkileri elinde toplaması değil. Zira hâlihazırda Cumhurbaşkanı'nın güçlü siyasi karakteri ve temsil ettiği makama kendi üslubunu giydiren kararlı duruşu sebebiyle adı konulmamış olsa da fiilen bir Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin var olduğunu onlar da herkes kadar biliyor.



Geride kalan 15 senenin seçim sonuçlarının getirdiği alışkanlıkla CHP artık Erdoğan'a razı. Fakat Erdoğan'ın kendisinden sonra bile CHP'ye iktidar olma şansı tanımayacak bir hamleyle sistemi değiştirmesini kabullenemiyorlar. Bir tür; “Sana tamam ama senden sonra bari bizi rahat bırak” mevzuu.



Mevcut sistemde ülkede işlerin biraz ters gitmesi durumunda, hiç olmazsa koalisyon ortağı olarak CHP'nin iktidar olma şansı var. Ama referandumdan çıkacak muhtemel bir 'Evet'le, yasama ve denetlemenin şimdiye kıyasla fonksiyonsuz ve karizmasız bir parçası olarak kalma ihtimali ürkütüyor ana muhalefet partisini. Bana sorarsanız haklılar, hem de tamamen. Umudu zaten olmayanların, hayalinin de elden gitmesi trajik bir durum değil mi sizce de? Biraz hemhal olur, bir parça empati yaparsanız sistem değişikliğini rejim değişecekmiş gibi takdim etmelerine bile hak verebilirsiniz. Kendisini rejimin kurucusu, yegâne teminatı ve laikliğin yılmaz bekçisi olarak gören bir partinin, elinden iktidar olma umudunu tamamen alırsanız, o da kendi yokluğuna bakarak değişenin sistem değil rejim olacağına vehmeder elbette. Böyle düşünmekle de mazurdur.



Hayırcılarla, böylelikle hemhâl olarak hayırlı bir iş yaptıktan sonra gelelim meselenin püf noktasına: Ben CHP'li olsam kesinlikle evet derdim. Hem de CHP'nin hayır dediği sebeple evet derdim. Şöyle ki, mevcut sistemde iktidar olamıyoruz, olacağa da benzemiyoruz, olmak gibi bir derdimiz de yok gibi duruyor üstelik halimizden memnunuz. Talih yaver gitti diyelim, en fazla koalisyon ortağı olacak ve iktidarı daha önceleri hep olduğu gibi bir başkasıyla paylaşmak zorunda kalacağız. Şöyle güçlü bir geliş olmayacak yani bu. O hep küçümsediğimiz yüzde elli birleri bulmamız imkânsız. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde öyle mi ya? Hayır!



Memleketim için bir temenni değil, Halk Parti'li kardeşlerim için sevindirici bir tespit olsun diye arz edeyim: Ekonomi allak bullak olsa, dolar alsa başını gitse, insanlar tamamen duygusal(!) sebeplerle varsa sandık başına, AK Parti'den illallah etseler... Biz de halkın ekseriyetinin nezdinde Halk Parti'li olmasına rağmen kabul görecek, ismi telaffuz edilebilsin diye ekmekli sloganlar bulmamızı da gerektirmeyecek birisini Cumhurbaşkanı adayı yapsak... Yüzde ellinin üstünde aldığımız bir oyla Beştepe'yi mesken tutsak fena mı olur? Şöyle bir çıksak balkonlara biz de. Eski genel başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu çıkıp gelse bir konuşma yapsa balkondan. Bir seçim akşamının muzafferiyetini hiç olmazsa emekliliğinde yaşasa. İyi gidiyorduk yahu, niye Genel Başkan'ı harcadın şimdi demeyin, bu işin Kılıçdaroğlu ile olmayacağını siz benden daha iyi bilirsiniz. Bu referandumdan evet çıkarsa, meselenin Kılıçdaroğlu'na hayıra döneceğini, hayırcıların hayırlı bir iş yaparak yeni bir Genel Başkan bulacağını ve zaten ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde Halk Partisi'nin adayının bir başkası olacağını şuracığa yazayım da hem CHP'li kardeşlerime yeni bir umut olsun, hem de tarihe bir not düşmüş olalım.



Ya AK Parti'nin tökezlemeyeceğine olan itimatları yahut kendilerine olan güvensizlikleri sebebiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne hayır diyen CHP'nin serencamını böylece özetledikten sonra, gelelim evet demesine rağmen tedirgin olanlara.



Onların endişesini şöylece özetlemek mümkün: Recep Tayyip Erdoğan'a tamam, ona benzeyen bir başkasına da tamam, ama ya bir şeyler ters gider ve CHP'li bir isim bu yetkilerle ülkeye Cumhurbaşkanı olursa? Ya bir 28 Şubat daha yaşarsak?



-Öyle ya kaderin enteresan cilveleri var, mesela sen 27 Şubat'ta vefat edecek olan bir adamı (Allah rahmet etsin merhum Erbakan Hoca'ya) 28 Şubat'ta bin yıl sürecek bir darbe ile indirirsin, sonra 26 Şubat'ta doğan bir adam ( Allah hayırlı uzun ömür ve istikamet versin Erdoğan'a) gelir ve her şeyi belki de bin yıl izi kalacak şekilde değiştiriverir. Şaka gibi değil mi?-



Evet demesine rağmen, ya yerli ve milli olmayan, mukaddeslerimize düşman bir adam günün birinde Cumhurbaşkanı olursa endişesi taşıyan dostlara söyleyecek tek bir sözüm var: Hak edersek olur, hak etmişsek olsun!



İktidar da bir emanet. Layık olduğunca, hakkını verdiğince sen de, senin gibi düşünenler de durur. Değilsen çeker alır Allah. Aldı mı verecek yoktur, verdi mi almak kimin haddine? Endişe etmek yerine liyakat için çalışmalı. Senin gibi düşünen de iktidar olsa, senden başka düşünen de, bırak yetkisi tam olsun. Yapacaksa tam yapsın, yıkacaksa tam yıksın. Mertçe. Yarım olmaktan yorulduk yahu. Ne durulmayı bildik ummanlarca, yüz yıldır, ne kudurabildik dalgalarca. Ne kınımızda durabildik adam akıllı, ne çıktığımıza değdi kavga yerine. Ne sevip uğrunda her şeyden geçtik sevdiğimizin, ne sevmiyoruz diyebildik sevgiliden haber soranlara. Sürekli bir belirsizlik, daimi bir netame, bitmeyen bir alengir... Böyle böyle nereye kadar?



Bir de kararsızlar var. Onlar da tedirgin. Hayırdır diyorsun, hayırsız işimiz olmaz diyorlar. Hayır demeyeceksin değil mi diyorsun, evet diyorlar. Evet mi diyeceksin diyorsun, hayırlısı bakalım diyorlar. Adı üstünde: Kararsız.



Anayasa değişiklik paketinin diğer bütün maddelerini bir kenara bırakıp Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin ne getirip ne götüreceğine kafa yoruyorlar. Her iki tarafı da dinleyip referanduma kadar kanaatlerini netleştirecekler. Arada kalmak zor iş, Allah yardımcıları olsun.



Ahmet Şimşirgil hocamdan duyduğum enfes bir cümleyi paylaşarak bitireyim yazıyı:



“Bir başın olduğu yerde herkes efendi;



İki başın olduğu yerde herkes baş;



Herkesin baş olduğu yerde herkes köledir!”


#Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
#AK Parti
#CHP
7 yıl önce
CHP’li olsam hayır demezdim
Fakirlik bitiyor mu?
Süper Kupa kaosu bitmiyor
Tek kişilik direniş!..
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek