|
İnsaf

Bizim mahallenin çocukları...



Toplanın, diyeceklerim var!



Diyeceğini demezse ölecek bir adam gibi, ölmeden evvel son bir şey diyecek bir adam gibi diyeceklerim var size.



Yaklaşın ey eski İslamcılar, taze muhafazakârlar, mahzun ülkücüler, sinesine Şubat soğuğu değmiş mağdurlar, yüzü Temmuz güneşiyle ağarmış mağrurlar, külfeti yüklenmiş imamlar, nimete talip hatipler, ey dünden yarına imam hatipliler, yaklaşın, diyeceklerim var!



Okurluğuna at pazarlı kahvelerin telvesi, yazarlığına Çengelköylü çayların dumanı, derdine Üsküdarlı sabahların uykusuzluğu şehadet eden kardeşlerim, siz de yaklaşın.



Ey teninin eski beyazına İslamcılarla kavgasını gizleyemeyen taze esmerler ve ey on beş kere katlanmış banknotlarının sahte pudrasıyla kadim zenciliğinden arınamayan fakirler, el ele tutuşup beri gelin, diyeceklerim var!



Hucûrat'ın tefsirini bir oturuşta yeni baştan yapanlar, misvağın modern tabirini diş fırçasında bulanlar yani, ve dişlerinin arasındaki kardeş etini misvağıyla temizleyemeyenler, yani okumadığı Hucûrat'ın Rabbine iman edenler, siz de kulak verin sözlerime.



Yaklaşın, toplanın, beri gelin, diyeceklerim var!



Hakikati haykırmak için 'şu dağın arkasında size saldırmayı bekleyen bir ordu var desem...' diye söze başlayan o güzel; birisi bir hata yaptığında onu rencide etmemek için 'şu insanlara ne oluyor ki...' diye başlarmış söze.



Dağın arkasında değil içinizde saklanan düşmanı size haber vermek için, ona uyarak 'bize ne oluyor ki' diye söyleyeceğim söyleyeceklerimi.



Bize ne oluyor ki, ikimiz bir araya geldiğimizde üçüncümüzün etini kalbimizde en ufak bir huzursuzluk olmadan meze yapabiliyoruz vatan milletli sohbetlerimize?



Gıybet gıybet namluya sürdüğümüz yetmedi mi, kardeşliğimizi parça parça eden cümlelerimizi?



Amerika ne kadar uzaksa dilimiz o kadar yakın, Avrupa ne kadar bigâne ise dudaklarımız o kadar âşinâ düşman bize.



Gözlerimizden bir an perde kalksa ve birbirimizin ağzının kenarlarından süzülen kardeş kanlarını, et parçalarını seyredebilsek, sohbet ettiğimiz hangi meclisten konuştuklarımızı kusmadan kalkabiliriz?



Başkasının hatasını diline dolamak ancak hiç hata yapmamış insanların hakkı olsa, birisinin hatasından bahsettiği an, insan ilk hatasını yapmış ve o hakkını kaybetmiş olurdu.


Söyleyin hangimiz hatasızız?



Bizi yaratan, işlediğimiz günahlara rağmen nimet vermeye devam eden, günahlarımızı aşikâr etmeyen Rabbimizden daha çok hak sahibiyiz sanki diğer kulların üzerinde. O kalbimizden geçeni bildiği halde yaptığımız günahı setrediyor, biz bir başkasının yaptığını bilmediğimiz işleri aşikâr ederek kirletiyoruz kalplerimizi.



Kardeşlerim, bizim mahallenin çocukları



Yaklaşın biraz daha, dikkat kesilin bu feryada.



Karşı mahalleden bir adam çıksa ve birlik ruhuna kast edecek bir iş yapsa, bulduğumuz her fırsatta ona en galiz ifadelerle kızıp hakaret etmeyi fazilet belliyoruz.



Kendimiz bir değiliz ki yâhu! Başkasına kızmaya ne hakkımız var?



Üstelik her geçen gün halka biraz daha daralıyor. Ötekine kızan berikilerdik, daha beridekine kızan ötekiler olduk, iş öteyi beriyi düşünmeden önüne gelenle kavga etmeye kadar geldi.



Bazen soruyorum kendime:

Dışımızdakilere kızmaktan mı kendimizi düzeltmeye vaktimiz kalmıyor, yoksa kendimizi adam edemediğimiz için mi kızıp durmaktayız başkalarına?


Zafer kazanıldı hissiyle Okçular Tepesi'ni terk edenlerden nasihat almak dururken, zaferi karanlık bir savaşın orta yerinde birbirine ok çeken adamlara döndük. Neler oluyor dostlar?



Biriniz söylesin Allah aşkına, düşmanına sövmemek için bahane arayan gönüllerimiz, ne oldu da dostunu sevmeye sebep bulamaz oldu?



Bir yanımız bizim gibi düşünmeyen de dostumuz olabilmeli diye feryat ediyor; diğer yanımız aynı düşünceyi bizim gibi ifade etmeyenlere düşmanlık etme derdinde.



Sen bile her zaman senin gibi düşünmezken, dahası düşündüğünü çoğu kez bir başkası gibi ifade ederken, bir başkasının mutlaka senin gibi düşünüp sürekli senin gibi ifade etmesini bekleme hakkını nereden alıyorsun arkadaşım?



Adam gibi eleştirmeyi unuttuk, eleştirilmek diye bir şeyi hiç hatırlamıyoruz zaten. Artık herkesi eleştirebilecek kadar kâmiliz her birimiz; hiç kimsenin eleştiremeyeceği kadar mükemmel. Kemâlâtın, kendinde eleştirebilecek bir noksan bulmak olduğunu ne yapıp da hatırlayacağız?



Ey mürekkep yalamaktan ağaç gölgesinde oturmaya fırsat bulamayanlar ve ey servilerin altında sabahlamaktan kalem tutmaya vakti kalmayanlar, işitmediniz mi Muhibbî'nin sözlerini?



“Kimi ar'ar dedi kadd-i dildâra kimi elif



Cümlenin maksûdu bir amma rivâyet muhtelif”



Yarin endâmını tarif için kimisi servi ağacı gibi dedi, kimi de elif harfi gibi. Kast ettikleri aynı şeydir; gel gör ki her birinin tarifi diğerinden bir başka.



Ayrı güzelliğe meftun olanlar anlaşamayabilir, aynı güzelliğe başka yollarla ulaşabileceğini düşünenler birbirine kızabilir ama aynı güzeli başka kelimelerle tarif edenlerin kavgasını ne ile izah edeceğiz?


El-insaf!



Bizim mahallenin bıyığı terlememiş gençleri, sakalı ağarmış kıdemli delikanlıları, başörtüsü derdini halletmiş ablaları, tesettür davasını kaybetmiş kardeşleri, yani bizim çocuklar, yaklaşın biraz. Son bir şey anlatacağım size.



Bu mahallede eskiden çok eskiden, evliyâ da varmış eşkıya da.



Gün olmuş vakit erişmiş, eşkıyanın birisi bir velînin elinden tutup tövbe etmiş cümle günahlarına.



Kalkıp gidecekken, Efendibaba demiş, işte şimdi bir derdim var: Benim babam, dedem, onun babası hepsi eşkıyalık ederdi, başka bir iş bilmeyiz biz. Şimdi ise tövbe ettik, çoluk çocuk aç kalacak, ne yapacağım ben?



Tebessüm etmiş Allah dostu, madem öyle demiş, baba mesleğine devam et, ama insafı elden bırakma!



Şu insanlara ne oluyor ki kendilerine dinletemedikleri hakikati başkasına söylüyorlar demeyecekseniz, size son bir şey diyeyim dostlar:



Diyeceğini demezse ölecek bir adam gibi, ölmeden evvel son bir şey diyecek bir adam gibi hem de…



Düşmanımıza evliyâ gibi davranamadık, hiç olmazsa dostumuza eşkıya kadar insafımız olsun.



Olmaz mı?


#İnsaf
#Hucûrat
8 yıl önce
İnsaf
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi