|
Dünya düzeni

Acaba modern dünyâda, “Dünya Düzeni” kavramı kadar yüreklere su serpen bir başka kavram var mıdır ?… Bilmiyorum. Bu kavram bir barışı; yatışmışlığı vurguluyor. Târihte bunun karşılıklarının, “Pax”, yâni “Barış” örüntüleriyle açıklanması âdettendendir. Meselâ Pax Romana-Roma Barışı- bunun tipik bir misâlidir. Hemen onun ardından , “Pax Ottomana” ; yâni Osmanlı Barışı gelir. Üçüncü örüntünün ise II.Genel Savaşın ardından kurulan “Pax Americana” olduğu iddia edilir.



Bir kere, pax örüntülerinin mutlak bir karşılığı olmadığını söylemeliyiz. Kurulan pax sistemleriyle , onu istikrarsızlaştırmak , hattâ yıkmak isteyen güçler arasındaki mücâdeleler ve savaşlar bir taraftan devâm eder. Kurucusunun İbn-i Hâldun olduğunu bildiğimiz ve daha sonraları çok işlenen ve sosyal-siyâsal teorinin kâlbinde yer alan bir kaç teoriden birisi olan mâhut “Merkez-Kenar” teorisi, bir bakıma bu göreliliğin altını çizer. Pax sistemleri kapsayıcıdır, kapsayıcı olmasına . Ama, meselâ Kant'ın “Ebedî Barış” idealinde olduğu gibi küresel bir kapsam ve olgunluğa asla ulaşamamıştır.



Düzen kavramının etik bir başarı olmasından çok , târihsel şartların müsaade ettiği kadarıyla mümkün olabilen, etkili bir paylaşıma dayalı bir “disiplin” olduğunu ileri sürmek daha mâkûl gözükmüştür bana. Etik idealler bu pastanın olsa olsa sosu olabilir. Meselâ II.Genel Savaş sonrasında “Pax Americana”nın kurulduğu bir dünyâyı BM idealleri açıklamaz. Ama BM, onun etik sosudur. Düzen, reel ve göreli bir paylaşımın siyâsal-mühendislik karşılığıdır.



Düzenler arası geçişler bir hegemonik gücün şu veyâ bu sebep ve sâiklerle “sönümlenmesi” veyâ “geri çekilmesinin” doğurduğu bir boşluğun doldurulmasına dayanır. Tabiî ki , geçiş süreci hayli kaotik ve anomiktir. Ama hemen her aktör bilir ki, düzenin üzerine oturacağı “kod” bellidir.



Modern dünyâda ,”Dünyâ Düzeni” Atlantik merkezli olarak kuruldu. Merkezde ABD vardı. Periferiye doğru, ABD ile belli bir disiplin ve işbölümü içinde uyumlulaştırılmış Pan-Avrupa , Pasifik'de onu tamamlayan Japonya yer alıyordu. Sovyet paktı ise , bu genel sistemi zinde tutan, besleyen “öteki” idi. Buna daha sonra Çin de dâhil oldu. Sistemi bir “karşıtlık” üzerinden değil, tamamlayıcılık temelinde okumak gerekiyor. “Öteki”, sisteme alternatif üreten değil; onu tamamlayan bir unsurdu. Daha da çepere doğru “Üçüncü Dünya” veyâ bâzen de “Bağlantısızlar” olarak tanımlanan nevzuhûr devletler yer alıyordu. Bunları da , yine tamamlaycılık mantığı içinde görüp; satranç oyunundaki piyonlar kategorisinde değerlendirebiliriz. Genel tablo, parça başı bakışla anlaşılması pek de mümkün olmayan; ancak kendi içinde sistemik bir bütünlük taşıyan bir düzen olarak algılanırsa anlamlı olabilecek bir düzene işâret ediyor.



1945-1990 arasında geçerli olan Pax Americana'nın çözüldüğünü görüyoruz. Bunun bâzı ayrıntılı gelişmelerini başka yazılarda yeteri kadar vurguladık. Oraya tekrar girmeyeceğiz. Garip olan husus; çözülmenin daha önceki çözülmelerin aksine, “merkezde” değil ve fakat merkeze göre daha periferâl bir pozisyonu işgâl eden bir çevrede başlamasıdır. 1990'larda çözülen Sovyet Blokuydu. Bu yaşanırken, Kissenger Doktrini ile 1970'lerde Sovyetlerden kopa(rtıla)n Çin aradan sıyrılıyor ve disiplinli dev bir üretim gücü olarak dönüşüyordu. Buna zaman içinde, Pasifik Kaplanları ve Hindistan da eklemlenecekti. Sistemin veyâ düzenin merkeze en yakın olan Pan-Avrupa ise Altın Zamanlarını yaşamaya başlamıştı.



Bu tabloyu nasıl değerlendireceğiz? II.Genel Savaş sonrası kurulan “Dünyâ Düzeni”, ideolojik bulutları dağıtırsak görürüz ki, unsurları arasında , şöyle veyâ böyle sistemik bir işbölümünün olduğu bir bütünlüktür. Bu bütünlüğün parçalarından birisi olan Sovyet Blokunun çöküşü , geçici bir ideolojik ve siyâsal “rahatlama” sağlamış gözükse de esasta bir bütün olarak Dünyâ Düzeninin krizine işâret eder. En başta, unsurların sistemik işleyişi iyi kötü sürdürdüğü bir ikilime göre ayarlı olan pek çok siyâsal kurum ve kuruluş işlevini kaybetmektedir. Ama bu kadar değil. Artık çok daha net görebiliyoruz ki, süreç daha derinde, merkezi boşluğa düşürmüştür. Bu boşlukta , ABD-Pan-Avrupa bağı kopma noktasına gelmiş; karşılıklı bağımlılık içinde gelişen Çin-ABD ilişkileri başta olmak üzere, ABD ile artık şu veyâ bu derecede palazlanmış cümle Yarı-Merkez güçler arasındaki ilişkiler gerginleşmiştir. Bu belirsizlik içinde Rusya yeniden toparlanmış ve devreye girmiştir.



Yeni Dünyâ Düzeni bu gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde yakın bir gelecekte mümkün gözükmüyor. Gelinen aşamada , hiçbir işbirliği uzun ve kapsayıcı düzeylerde sürdürülebilir değil. Bu, merkezin çekirdeğini sözüm ona dolduran ABD ve Büyük Britanya arasında bile böyle. Yol uzun, yol arkadaşlıkları ve düşmanlıkları da uzun ömürlü olanın çok uzağında. Fırsatlar ve risklerin bu kadar yakınlaştığı ve eş anlı arttığı başka bir dönem olmuş mudur acaba?…


#Dünya
#Barış
#Pax
7 yıl önce
Dünya düzeni
Kabataş ruhu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?