|
Siyasal cesaret ve heyecan
7 Haziran seçiminden önce yazdığım yazılarda, kağıt üzerinde koalisyon ihtimâlinin modern bir siyâsal olgunluk olduğuna; lakin gerek Türk siyâsal hayâtının pratik geçmişi, gerek siyâsal kültürümüzün bazı müzmin sorunları yüzünden koalisyon geliştirme kabiliyetimizin zayıf olduğuna işâret etmiştim.

7 Haziran seçiminin ardından AK Parti'nin tek başına 13 senedir sürdürmüş olduğu iktidârı sona erdi. Ortaya koalisyon zorunluluğu çıktı. Bu köşede kişisel nam ve hesâbıma, içimden olmayacağını bile bile ve bayılmayarak, bir AK Parti-CHP koalisyonunun yegâne rasyonel tercih olduğunu yazdım. Bunu, “vizyoner” değil, “misyoner” temelde anlamlı bulduğumu da ekledim. Diğer taraftan sürecin beni bir dereceye kadar ümitvâr kılan görece nesnel bir arkaplânı da vardı. Yâni, tek başına iktidâr olma şansını kaybetmiş bir AK Parti ile seçimde oyları azalmış, müzmin muhalefet partisi olma konumuna hapsolmuş CHP'nin bir ihtimâl Türkiye'yi önceleyerek, siyâsal merkezi ayağa kaldırabilecek bir doğrultuda birlikte çalışabileceklerini düşündüm. Başkanlık rejimine geçiş anlamında değil, ama hiç olmazsa eldeki parlamenter sistemi ve hukûkî yapıyı 12 Eylül tahribatından arındıracak bir târihsel misyonun îfâsı olabilirdi bu. Maalesef tren kaçtı.

Yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki, AK Parti'nin görüşmelerdeki pozisyonu buna yakındı. Bence de son derecede rasyonel olarak, CHP'ye kısa vâdeli, ama içi dolu bir dönüşüm plânını teklif ediyor ve ardından seçime gidilmesini teklif ediyordu. CHP bunu kabûl etmedi. Uzun erimli ve kendi tercihlerinin baskın olduğu bir hükûmet fikrinde ısrar etti. Bu, koalisyon görünümlü bir CHP iktidârını îmâ ediyordu. Hâsılı, muhtevasını derinlemesine bilemem, ama görüşmelerde koalisyon mantığına çok ters bir şekilde, AK Parti minimalizmi ile CHP maksimalizmi çarpıştı. Maksimalizm ile minimalizmin çarpıştığı bir iklimde koalisyon mümkün olamaz. Olmadı da...

AK Parti ile CHP görüşmelerinin çıkmaza girmesinde esas belirleyici husus, siyâsal partiler ile tabanları arasındaki ilişkilerdi. CHP eğer AK Parti ile koalisyon kurarsa tabanının neredeyse çökeceğini; AK Parti de önemli kayıplar yaşayacağını kestirebiliyordu. Parti merkezlerinin, dile getirmemiş olsalar da tabanlarından çok çekinerek görüşmelerini yürüttüklerini kestirebiliyorum. Hâsılı, bu görüşmeler çok da gönüllü yürütülmedi. Halbuki, taban hissiyatlarının siyâseti belirlediği bir yerde, olsa olsa siyâsal dirayetsizlik tescil edilmiş olur. Siyâsal mühendislik, hissiyatların sâdece taşıyıcısı değil, dönüştürücüsüdür de. Yâni, anlamlı, rasyonel bir hedefte buluşabilmiş farklı âidiyetlere mensup siyâsal kadrolar, bunu kendi tabanlarına da aktarma, keskin hissiyatları yatıştırma kabiliyeti taşıması gereken kadrolardır. Siyâsal cesâretin göstergesi efelenmeler ya da gövde gösterileri değildir. İlk bakışta ve kısa vâdede kaybettirici gözüken bir eşiği aşmayı göze almaktır siyâsal cesâret. Siyâsal târihe bakıldığında bunun çok sayıda numûnesini bulmak mümkündür. Meselâ merhûm Bülent Ecevit'i ve hareketini 1970'lerin başında büyüten, ortalama CHP seçmeninin belki de rüyâsında görse inanmayacağı bazı açılımları yapabilmesiydi. Zaman içinde bu açılımlar CHP'yi bir umut odağı hâline getirdi ve % 40'ı mütecâviz oy aldığı bir seçim başarısına taşıdı. Benzer olarak AK Parti'yi büyüten ve 13 sene boyunca iktidârda tutan da bu partinin kadrolarının popüler bir lider eşliğinde, belki başlangıçta ortalama bir Milli Görüş seçmeninin aklına, havsalasına bile sığdırmakta zorlanacağı bazı adımları cesâretle atabilmesiydi. AK Parti ile CHP arasındaki koalisyon görüşmeleri bu kararlılıkla yürütülebilseydi bir netice almak mümkün olabilecekti. Bu tarz bir siyâsal olgunluğun sözkonusu partileri büyüteceğinden emin olamam; ama en azından küçültmeyeceğini söyleyebilirim.

Bugün AK Parti ile MHP görüşmesi olacak. Bu görüşmenin daha baştan âkıbeti belli. MHP daha baştan kendi maksimalizmini ilân etti. Bu da hiç değilse, AK Parti - CHP pazarlıklarında olduğu üzere vakit kaybını engelleyecektir. Artık Türkiye hızla bir erken seçime gidiyor. Bu seçimin heyecan veren bir tarafı yok. %60'lık blok alacağını aldı: AK Parti'yi tek başına iktidârdan etti. CHP'de bir heyecan yok. CHP'liler kabaca %25'lerde sürünen bir oy oranının dışına çıkamayacaklarını çok iyi biliyorlar. HDP, yarattığı heyecanı, terör karşısındaki dirâyetsizliği ile kaybetti. Bir daha %13'ü zor görürler. MHP ise AK Parti'den alacağını aldı ve daha büyük bir parçayı koparma ihtimâli kalmadı. Şimdiki derdi bu %3'ü elinde nasıl tutabileceği. AK Parti ise Kürt oylarını büyük ölçüde kaybetti. Muhtemelen bütün hesâbı, MHP'ye kaptırdıklarını yeniden kazanmak ve gevşek oyları harekete geçirerek konforsuz da olsa yeniden tek başına gelmek. Sayın Davutoğlu ve ekibi konforsuz bir çoğunlukla mı yetinecek; değilse siyâsete yepyeni bir hikâye mi kazandırabilecek? Oscar Wilde'ın dediği gibi, yaşayan görür. Yaşarsak göreceğiz....
#AK Parti
#siyâsal kültür
#AK Parti - CHP
٪d سنوات قبل
Siyasal cesaret ve heyecan
Müminin hayatında dünya-ahiret dengesi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir