Bütün o uzun süre içerisinde MİT Müsteşarlığı koltuğunda aynı isim oturuyor: Sönmez Köksal...
Süleyman Demirel bir diplomatı o koltuğa oturturken, başka özellikleri yanında, eşi Nazmiye Hanım''la akraba olmasını da göz önünde bulundurmuştu. Turgut Özal''ın vefatı sonrasında Demirel Köşk''e çıkınca, onun tercihi olan MİT müsteşarının da gücü arttı doğal olarak...
Bu girişi yapmamın sebebi, bir süredir devam eden ''ajan gazeteciler'' tartışmasına Sönmez Köksal''ın ilginç görüşleriyle katılması... Sabah''tan Sevilay Yükselir “Gazetecinin istihbarat örgütüyle ilişkisi nasıl bir şeydir?” sorusuna cevap ararken telefonunu çaldırmış Sönmez Bey''in ve ondan ilişkinin ''iyi bir şey'' olduğunu işitmiş...
Ne kadar tatlı bir anlatım, değil mi?
Bu anlatımdan, “MİT''in en çok faydalanabileceği insan tipinin başında gazeteciler gelir” diyen Sönmez Köksal''ın görevi sırasında (1992-98) MİT''in kollarının ''gazeteci'' sıfatlı bazılarını sımsıcak kucakladığını çıkarmak hiç de zor değil.
MİT “Bölünmez bütünlüğe zarar gelmesin, birlikte çalışalım” diye yaklaşmış olmalı hedef seçtiği tiplere; aynı görüşte olan tipler de “Ulusal kuruluşumuz değil mi, ülkenin çıkarları gerektiriyorsa görüş alış-verişinde bulunmanın ne zararı var?” diye mukabele etmişlerse hiç şaşırmam.
ABD''de de, CIA ve FBI gibi istihbarat örgütleri, o örgütlerle içli-dışlı politikacılar ara sıra patlayan benzer tartışmalarda, hep “Ne var bunda; istihbarat örgütlerimiz çalışmalarında gazetecilerden de yararlanmışlarsa ne olmuş?” tepkisini vermişlerdir.
Eski MİT Müsteşarı istihbaratçıların ortak görüşlerini Sevilay Yükselir''e tekrarlamış işte...
İstihbaratçılar böyle düşünebilir de, önemli olan mesleğin itibarını her şeyin üstünde tutan gazetecilerin bu konuda ne düşündüğü...
Dünyanın her tarafında, ABD ve Rusya dahil, ''gazeteci'' diye anılmayı hak eden bütün meslektaşlar gazetecilerin kendilerini istihbarat örgütlerine ''kullandırmasına'' asla cevaz vermezler. Gazeteciler ve örgütlerinin bastırması sonucu, ABD''de Kongre, birbiri ardına ''kullanmayı'' yasaklayan kararlar ve yasalar çıkardı.
Bize dönelim: Sönmez Köksal''ın işbaşında bulunduğu dönemde (1992-1998) birbiri ardına işlenen siyasi suikastler ve boy gösteren kitle eylemleri hep belli bir kesime mal edilmedi mi? Konuyu haberleştirenlerin ellerine ''belge'' diye kâğıt parçaları tutuşturulmuştu ve gazeteler onları gerçekmiş gibi sundular. Sadece Çetin Emeç cinayetiyle ilgili tam yedi ayrı ''belgeli'' senaryo çıktı medyamızda...
Emeç''in eşinin, “Gönlümüze öylesi uygun geldiği için inanmıştık” dediği senaryolar...
O senaryolar nereden esinlenerek yazılmıştı acaba? Kimler tarafından yazılmıştı?