|
"Batılılaşma çabalarını sekteye uğratan deve kervanı!"

“-Tek Parti döneminde, kılık kıyafeti uygun olmayanlar Atatürk Bulvarı''nda yürüyemiyordu. Bulvara sokulmuyordu, insanlar. Atatürk''le görüşmek isteyen Âşık Veysel kılık kıyafeti düzgün olmadığı için Ata''yı görememişti. 2000''li yıllarda Tek Parti zihniyetini uygulayamayız!”

Deniz Baykal, CHP''nin temellerini bu sözlerle sarstı, duvarı yıktı.

*

Baykal''ın sözünü ettiği hadise 1931''de yaşanmıştı.

Âşık Veysel, “Atatürk''tür Türkiye''nin ihyası” dizesiyle başlayan destanı Ata''ya okumak için Ankara''ya gitmiş; kırk beş gün kalmasına rağmen bir türlü bu arzusuna ulaşamamıştı.

Arkadaşıyla Ulus Meydanı''ndaki çarşıya saz teli almak için yürümüşlerdi.

Kıyafetleri şal-şalvar, şal-ceketti. Bellerinde kocaman bir kuşak vardı…

Bir baktılar ki, polis geldi: “Girmeyin, yasaktır!” diyerek onları uyardı. “Sakın girmeyin, patlatırım, beyninizi!” diye ekledi. Çarşıdan saz teli almak için geldiklerini söylediler.

Bunun üzerine, polis Veysel''in arkadaşına seslendi:

“-Bu adamı bir yere oturt. Git telini al, gel…

Âşık Veysel, güç bela sazının teline kavuşmuştu.

*

1931''de Ankara Valisi Nevzat Tandoğan''dı. Gençlere “Memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz” şeklindeki çıkışmasıyla nam salmış Tandoğan, 1929-1946 yılları arasında valilik yapmıştı. ''Tek Parti'' döneminde adeta “asayişin bekçisi” olmuştu.

Çankaya-Ulus arası, onun için özen gösterilmesi gereken en önemli mekandı. Tandoğan''a göre, Ankara demek Atatürk Bulvarı demekti.

“Rejimin ve Ankara''nın Vitrini” olan bulvar, şehrin yeni karakterine uyum göster(e)meyenlere karşı Nevzat Tandoğan''ın himayesindeydi.

Bedii Faik, Tandoğan''ın “görüntü bozulmasın” diye “köylülerin ve tulumlu işçilerin bulvardan geçmesini yasakladığını” yazar...

Tandoğan, “kılık kıyafet kanununa uymayanlar” bir tarafa “kıyafeti uygun olmayanlara” dahi tahammül edemiyordu.

*

Funda Şenol Cantek, “Yabanlar ve Yerliler” adlı kitabında “Kurucu seçkinlerin, halkın -modern Ankaralı kimliğini sekteye uğratacak alışkanlıklara sahip olmalarından yakındıklarını” vurgular…

Kurucu seçkinler, “halk terbiyesi seferberliği dahilinde başvurulan hiçbir yöntemin yerli halkın büyük bölümünü medeni hayatın gereklerini yerine getirmeye sevk edemediğinden” şikayetçidirler.

Âşık Veysel''in Ankara''yı ziyaret ettiği yıl, Aka Gündüz “Ankara''yı Sevenler Cemiyeti” başlığı altında şunları yazmıştı:

“-İnkar etmiyoruz ki, eski Ankara''yı emekle, tahammülle, zorla modern Ankara yapmaya çalışıyoruz. Fakat bu kafi gelmiyor. Ankara sakinini de emekle, vasıta ile hatta zorla Ankaralı yapmak mecburiyetindeyiz.” (17 Teşrinievvel 1931)

*

Faruk Nafiz, Hakimiyeti Milliye''deki yazısında (1929) “Artık garplı zevkini bir kabuk gibi dışımızda değil, kürenin ateşi gibi içimizde taşıyoruz” müjdesini vermişti.

Ne var ki, hâlâ yolunda gitmeyen birtakım işler olduğunu Faruk Nafiz''in “Bir Kervan” adlı yazısında okumak mümkündür…

Faruk Nafiz, o günlerde Ankara sokaklarında arz-ı endam eden bir deve kervanından söz etmekte, ''taşralılık örneği'' olarak dile getirdiği bu durumu “Batılılaşma çabalarını sekteye uğratacak unsurlardan biri olarak” görmektedir!

15 yıl önce
"Batılılaşma çabalarını sekteye uğratan deve kervanı!"
Kamu görevlileri mal beyanında nelere dikkat etmelidir?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü