|
CIA’in orada ne işi vardı?

Bülent Ecevit’in son başbakanlığındaki koalisyon hükümeti dönemiydi. Robert Pearson, ABD’nin Ankara büyükelçisiydi. Umut Davası’nın (Uğur Mumcu Suikastı) sanıklarından Rüştü Aytufan ise Eskişehir Cezaevi’ndeydi.


*

Aytufan, Ankara 2 No’lu DGM’deki
7 Eylül 2001
tarihli duruşmada beyan ettiği dilekçesinde şöyle demişti:
Halen tutuklu bulunduğum Eskişehir Özel Tip Cezaevi’nde bir heyetin gelip beni ziyaret edeceği söylendi…

Bu heyeti insan hakları kuruluşlarından birisi sandım. Görüşme için gerekli evrakı bundan dolayı imzaladım…

6 Eylül 2001’de Cumhuriyet Başsavcısı Ali Turna’nın odasına götürüldüğümde, karşımda
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden güvenlik müsteşarı olduğunu söyleyen kişiler buldum!
Bu kişiler tarafından -iki bayan, biri tercüman iki erkek- sorgulanmak istendim. Bu kişiler konumlarını
CIA mensubu oldukları yönünde belirginleştiriyorlardı.

İran’a gidip gitmediğim, ABD Büyükelçiliği’nin yerini bilip bilmediğim yönündeki sorularla sorgulanmak istendim.

(…)

Dün başsavcılığa götürüldüm, karşıma ABD elçiliğinin güvenlik müsteşarı ve CIA mensupları çıktı.

Yarın yine ‘savcılığa gideceksin’ diye götürüldüğümde ne ile karşılaşacağımı nasıl bilebilirim?
Bu şekilde cezaevinden alınırsam güvenliğimi kim sağlayacak?

Bugünlerde Amerikan elçiliğinin güvenlik müsteşarı ve CIA tarafından sorgulanmak üzere alınabiliyorsam, yarın da İsrail veya bir başka ülkenin heyetince alınıp sorguya mı çekileceğim?

(…)

Duruşmadan bir gün önce
CIA tarafından psikolojik baskı altına alınmam, mahkemenin seyrini dışarından etkilemek değil midir?
Birileri benim ceza almamı mı istemektedir?
Asıl olan mahkemelerin baskıdan uzak, bağımsız karar vermesi ayrıca benim sanık olarak hiçbir baskı altında kalmadan ifade verebilmem değil midir?
Sayın mahkeme heyeti; beni psikolojik baskı altına alan Amerikan güvenlik yetkililerinin
dava ile ilgili sorularını cevaplamayı reddettim.
Hukuka rağmen yöntemlerle,
yabancı bir güvenlik müsteşarlığı heyeti ile Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı’nın odasında sorgulanmak istenişim, hukuk sistemine ve insan haklarına
değişik yerlerden ne tür müdahaleler olduğunu
belirgin hale getirmektedir.
Bu durumun önlenmesi için mahkemenin gerekli tedbirleri almasını ve keyfi olarak bazı heyetlerce sorgulanma anlayışına son verilmesini istiyorum. Gereğini arz ederim.

*

Umut Davası’nın mağdur isimlerinden Rüştü Aytufan’ın duruşmada okuduğu ve dosyaya girmesini sağladığı işte bu dilekçenin tam metni; merhum Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’nun ‘İçimden Geçen Zaman’ adlı kitabında da (173-174.sayfalar) yer alıyor.

“Türkiye’deki Gladyo’nun gerçekleştirdiği Uğur Mumcu Suikastı’nın derin arka planının karartılabilmesi için” ABD-CIA’nin nasıl seferber olduğunu; Aytufan’ın dilekçesinde dile getirdiği hususlar bile (tek başına) göstermeye yetiyor.

2000 yılı Mayıs ayının ilk haftasında gerçekleştirilen “Umut Operasyonu” sonucunda “Uğur Mumcu Suikastı’nın katilleri olduğu” iddiasıyla cinayetle “hiçbir alakası olmayan” masum insanlar birbiri ardına tutuklanmıştı…

Bu isimler yoğun işkence altında tutulduktan sonra “ölüm tehditleri eşliğinde” cinayetle ilgili olarak kendilerine dayatılan ifade metinlerini üstlenmek zorunda kaldılar!

*

7 Mayıs 2000 tarihli gazetelerin büyük çoğunluğu “Uğur Mumcu’nun katillerinin yakalandığını” ilan etmişlerdi!

Ertuğrul Özkök’ün yönetimindeki Hürriyet “Bombayı koyan İranlı” manşetiyle hayali bir İran’lıyı da suikasta dâhil ediyordu. Bu ve benzeri manşetlerdeki savlar kısa süre içinde
“fos” çıkmıştır.

Uğur Mumcu Suikastı’nın perde arkasını hasıraltı etmeye yarayan o manşetlerden yedi yıl öncesine de gidelim…

24 Ocak 1993 tarihindeki Mumcu Suikastı’nın ardından; Ertuğrul’un Hürriyet’i “Suikastı aydınlatabilmek için CIA’in devrede” olduğuna dair bir başlık atmıştı!

“CIA’in hangi yönde devrede olduğunu” görebilmek için; Aytufan’ın mahkemeye sunduğu dilekçesinde anlattıklarına bakmak yeterlidir!

ABD-CIA, suikastın derin arka planını karartabilmek için devredeydi. Çünkü işin içinde “en başta” kendileri vardı!

*

Mumcu Suikastı’ndan yirmi dört sene sonra “Türkiye ile ABD arasındaki vize restleşmesi günlerinde”
Sam Amcası’nın
Ertuğrul’u
şu lakırdıyla bozuk çalıyordu:

“Amerikan aleyhtarlığı ve her şeyin altında CIA arama koalisyonu, Türkiye’nin en büyük koalisyonu oldu: Baksanıza önüne gelen ABD’ye çakıyor.”

Rüştü Aytufan’ın bundan tam on altı yıl önce yaşayıp anlattıklarına, bunca yıldır gözlerini “fal taşı gibi!” kapatan “Amerika’nın Medyamızdaki Küçük Elçisi” Ertuğrul…

-ABD’yi ve CIA’i korumaya çabaladıkça batıyor!

Final: Ertuğrul, Rüştü Aytufan’ın yaşadıkları hakkında “CIA’in Türkiye’deki yargı mekanizmasında ne işi var?” diye sormayı on altı senedir “aklının ucundan bile” geçirmedi!

#CİA
#ABD
#Uğur Mumcu
7 yıl önce
CIA’in orada ne işi vardı?
Bülent Arınç’a posta koymakla olmuyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir