|
Derin Kazılar Işığında Susurluk&Ergenekon

Ankara “derin” kazıldı; topraktan bomba, silah, mermi fışkırdı: Susurlukçu eski polis şefi İbrahim Şahin''in evinde ele geçen krokilerle Gölbaşı''ndaki Ergenekon cephaneliğinin ortaya çıkarılması çok önemli bir aşamadır.

“Milattan Sonra 2009”daki Ankara Kazıları''nda bulunan silahların sarılı olduğu gazetelerin tarihi ilginç mi ilginç:

Cephane, Gölbaşı''ndaki araziye Temmuz 2004 tarihinde gömülmüş…

O tarihin hemen öncesinde hangi kritik süreç yaşanmıştı?

2003 sonbaharından itibaren Sarıkız; 2004''ün ilk yarısında ise Ayışığı kod adlı darbe girişimleri…

“Darbeyi başaramayan” rejisör kimdi? Şener Eruygur…

Ergenekon destekçisi Doğan Grubu''na mensup kimi aklıevveller “Yeraltından çıkan silahlar Ergenekon''un değil, Susurluk''un silahlarıdır” diyerek kamuoyunu uyutabileceklerini sanıyorlar.

Susurluk, Ergenekon''dur:

Susurluk Mekanizması da, Ergenekon örgütü de aynı Gizli Yapı''nın imalatıdır.

Susurluk''un “kayıp” silahlarıyla Ergenekon''un “gömülü” silahlarını birbiriyle alakasızmış gibi sunarak cinlik yapmaya yeltenenler, son devasa dalgadan sonra fena halde korkmuşa benziyorlar.

*

28 Şubat''ta öne çıkmış çarpıcı isimlerle Susurlukçu İbrahim Şahin''in aynı şok dalgada gözaltına alınmaları ne anlama geliyor?

Bazıları “İbrahim Şahin, bütün bu isimlerle nasıl olur da aynı kefeye konulabilir?” diye itiraz ediyorlar, ya…

Onuncu Şok Dalga, kamuoyuna “28 Şubat''çılarla Susurluk Mekanizmasının, nihayetinde Ergenekon yapılanmasının aynı bağın mahsulü olduklarını” söylemeye çalışıyor.

Hatırlayınız, Susurluk Skandalı''nı hasıraltı eden 28 Şubat süreciydi.

Susurluk “Kazası” ile devre dışı bırakılanlar -başta Abdullah Çatlı olmak üzere derin yapılanmanın yıllar yılı kullandığı isimlerdi.

Susurluk Skandalı patlak verdiğinde, “Gizli Devlet” özellikle hakim medyası eliyle Susurluk Mekanizması''nın sadece belli bir kesimin üzerinden izah edilmesine çalışmış; böylelikle “yerkürenin merkezine seyahati” engellemişti.

Skandal, belli bir noktadan sonra boyutlanıp 12 Eylül Kavşağı''na çıkıverince (işin içinde askerlerin de olduğu anlaşılınca) apar topar örtbas edilmişti.

Susurluk Komisyonu''nun son tahlilde etkisiz hale getirilmesi bu yüzdendi.

Evren Paşa''dan dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı''ya; “JİTEM yoktur” diyen Teoman Koman''dan Veli Küçük''e kadar belli başlı isimlerin komisyona çağrılması “gizli iktidar” marifetiyle önlenmişti.

Ezcümle, “Gladyo” etiketiyle anılan “12 Eylül öncesinin kontrgerillası” da, Susurluk Mekanizması da, Ergenekon örgütü de aynı “Gizli İktidar”a yani “Ankara''daki Derin Washington”a bağlıydı.

*

Ergenekon operasyonundaki “benzemez” isimlere vurgu yaparak “Birbirinin zıttı adamları nasıl olur da aynı gün arayıp aynı çerçeveye koyarsınız?” diye feveran edenler var.

Oysa, Ergenekon İddianamesi''ne yansıyan belgeler, örgütün “Ahtapot''un Kolları” gibi çalıştığını belgelemişti:

Birbirinden çok farklı örgütleri PKK''yı ile Hizbullah''ı, veya DHKP-C'' ile TİT''i nihayetinde hepsini birden aynı gizli elin örgütlediğini ortaya çıkarmıştı.

O bağlantılardan da anlaşılabileceği gibi; birbiriyle çatışmış, karşıtlık arz eden veya çelişkili gibi duran kimi simaların aynı “gizli beyin”in “farklı işlev gören kolları” olarak birbirinden bağımsız biçimde istihdam edilmesi hiç de zor bir iş değildir.

15 yıl önce
Derin Kazılar Işığında Susurluk&Ergenekon
Anayasa Mahkemesi 27 Nisan"ın izinde
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…