|
Din, medeniyet ve mûsikî - I

Bu yazıyı, iki hafta önceki “Medeniyet civilization’a karşı” başlıklı yazımın devamı niteliğinde yazdığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Ancak Necded Yaşar hocamızın vefatı dolayısıyla geçen haftaki yazımı merhum için yazdığımdan, konuyu devam ettiremedim ve bu haftaya kaldı. “Din-Medeniyet-Mûsikî” arasındaki irtibatı, birbirinin ayrılmaz birer parçası, “olmazsa olmazı” kabul ederek şu şekilde sıralamayı kendi açımdan uygun buldum. Bu sıralamanın, “din-medeniyet-mûsikî” arasındaki ilişkiyi daha anlaşılır hâle getireceğini düşünüyorum. Kaldı ki İslâm medeniyetinde ne bu medeniyetin kendisinin ve ne de ortaya koyduğu ilim ve sanata dâir eserlerin (ürünlerin) dînin ana kaynağından bağımsız ortaya çıkması mümkün değildir. Sıralamayı, birbiriyle ilişkilendirerek şu şekilde yapmaktayım (Bu sıralamayı ilk kez yaklaşık 10 yıl kadar önce Gaziantep Üniversitesi’nde verdiğim bir konferansta yaptığımı ve daha sonra başka konferanslarda ve derslerimde tekrar ettiğimi altını çizerek ifade etmek isterim. İbn Haldun Üniversitesi’nce iki hafta önce düzenlenen Uluslararası Medeniyet Buluşmaları’nda da bu konuda bir tebliğ sunduğumu ifade etmeliyim. Ayrıca yıllardır verdiğim “Medeniyet ve Mûsikî” başlıklı derslerimin konularından biri de budur. Yaklaşık 15 yıldır verdiğim bu dersi, “medeniyet” ve “civilization” farklılığına vurgu yaparak anlattığımı da ifade etmeliyim. Bu derslerime katılan arkadaşlarımız bu farklılığa en az üç ders saatini ayırdığımı bilirler.) Sıralama şöyle:

1. Din (Kutsal / Kur’ân-ı Kerîm)

2. Medeniyet (Toprak / İnsan)

3. Genel olarak sanat, özel olarak Mûsikî (Meyve veya ürün)

Kâinatın en önemli yaratılmışı insandır. Kâinat insan için yaratılmıştır. Allah, insandan önce yarattığı bütün varlıklara, melekler ve cinlere Adem’e (insana) secde etmelerini emretmiştir. O halde insan önemlidir… emâneti yüklenen de insandır. İnsan, Allah’ın halifesidir. Allah halifesini kendi yetiştirmiş, her şeyi insana kendisi öğretmiştir. Dünya hayatında da insana Kur’an’ı göndermiş ve insana ancak Kur’an’ın yol gösterebileceğini beyan buyurmuştur. Yani topraktan yarattığı insanı, Kur’an ile beslemiş ve zenginleştirmiştir. İslâmiyet’te sanat veya daha özelde mûsikî de Kur’an ile beslenmiş, eğitilmiş, zenginleştirilmiş, karılmış toprağın yani Rabbine bağlı ve yönelmiş insanın ortaya koyduğu meyve veya üründür. (Bu meyveleri çoğaltabiliriz. İlim de bu meyvelerdendir meselâ…). Hıristiyanlıkta da kilise müzisyeni, muharref İncil’e uygun müzik yapmıştır.

Din_Medeniyet ve mûsikî arasında kurmaya çalıştığım ilişki; toprak, o toprağa karışarak onu besleyen katkı ve o katkı maddesinin karışımıyla güçlenmiş ve verimi artmış olan topraktan üreyen ürün ilişkisine benzetilebilir. Toprak, tabiidir, fıtrattır, insandır (zaten insan da topraktandır). Toprak, medeniyettir. O toprağa karışan ve o toprağı “toprak” yapan, onu kuvvetlendiren ve verimli hâle getiren katkı maddesi ise din ve o dînin kitabıdır… o toprağın elbette ürünleri vardır. Bu topraktan elde edilen ürünlerin, mutlak surette toprağı güçlendiren karışımla ve bu karışımla güçlenen toprakla genetik bir bağlantısı vardır. Ürünü kokladığınız veya o ürünü tattığınız zaman onda hem toprağın kokusunu ve hem de o toprağı besleyen karışımın izlerini… kokusunu, tadını hissedersiniz. Ürünün, yetiştiği toprakla ve onu besleyen unsurla genetik bir ortaklığı vardır. Bir İslâm medeniyet mûsikîsini dinlediğiniz zaman onda, o mûsikî meyvesini ortaya çıkaran toprağın (yani insanın) beslendiği kaynağın izlerini görürsünüz. Eğer insan adını verebileceğimiz medeniyet toprağı, hakikati ihtiva eden bir kaynaktan besleniyorsa, o toprağa ait veya o toprağın ortaya çıkardığı veya yetiştirdiği ürün de, hakikatin izlerini taşır. Sadece izler taşımaz, hakikati ifade eder, onun yansıması olur.

Âlemlerin Rabbi olan Allah (Celle Celâluhu), bütün peygamberleri vasıtasıyla aynı mesajı göndermiştir. Bu mesajın söylediği şey, Hz.Muhammed’e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kadar hiç değişmemiştir. Ama değiştirilmiş olabilir. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerîm’de, İncil ve Tevrat’ın nasıl değiştirildiğini çeşitli ayetlerde açıklamıştır. Yani bir benzetme yaparak ifade edecek olursam, insan Allah’ın gönderdiği mesajın genetiğini değiştirmiştir. Bu anlamda değiştirilemeyen ve korunan yegâne mesaj Kur’an-ı Kerim’dir. Allah (Celle Celâluhu) Kur’an-ı Kerim için; “Muhakkak o Kur’an’ı biz indirdik ve koruyacak olan da biziz” buyurarak, kitabı kendisinin koruduğunu ve koruyacağını beyan buyurmaktadır. Bugün dünyada insanlığın önüne çıkarılmış olan dinler için GDO’lu dinler yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar benzetmesini yapabiliriz. Ama İslâm ve Kur’an, GDO’suz olduğu, Allah (Celle Celâluhu) tarafından korunduğu, fıtrî ve tabii özelliklerini muhafaza ettiği için, karıştığı toprağı bereketlendirir ve o toprağı bir “medeniyet toprağı”na dönüştürür. Bu topraktan neş’et eden ürünler de genetik olarak, bu karışımın yani Kur’an-ı Kerim’in özelliklerini taşır ve yansıtır. Bu topraktan neş’et eden bir ürünü tattığınız veya kokladığınız zaman Kur’an-ı Kerim’in tadını ve kokusunu alırsınız. İşte mûsikî, bunlardan biridir.

Müsaade ederseniz bu konuya önümüzdeki hafta devam etmek üzere, şimdilik ara verelim.

#Din
#Medeniyet
#Kutsiyet
6 yıl önce
Din, medeniyet ve mûsikî - I
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler