|
Haleb’in yolları dardı, geçilmez Soğuktu suları, bir tas içilmez

Geçmişin derin izlerini taşıyan, köklü bir kültürel zenginliğe sahip güzelim Haleb, gözümüzün önünde yok olup gidiyor. Gözü dönmüş katiller tarafından hunharca atılan bombalar, günahsız, masum çocukları, kadınları, yaşlıları… hiçbir suçu olmayan masum insanları hayattan koparıyor. Tertemiz yüzlü minik yavrucuklar ölüyor. Haleb'in dar sokaklarından artık masum bebeklerin, çocukların, kadınların… Halebliler'in kanı akıyor. Haleb'in, geçmişten bugüne taşıdığı bütün izler, bu acımasız gözü dönmüş katiller tarafından kazınıyor, yok ediliyor.



Kadim topraklar, emperyalist güçlerle işbirliği yapan hainler sayesinde, bu güçlerin çizmeleri ile kirletiliyor, hâneler talan ediliyor, aileler dağıtılıyor, masum insanlar bu çıkar çatışmaları ve çirkin hesaplar yüzünden katlediliyor. Bütün bu yıkıma… bebek, çocuk, kadın, ihtiyar, genç demeden yapılan bu katliama, dökülen kanlara dünya sadece bakıyor. Koca dünyada birkaç duyarlı insanın çığlığından, sesinden başka ses duyulmuyor. İnsanları katletmekten dolayı vicdanları zerre kadar sızlamayan ve kana doymayan Rusya, Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere, İsrail gibi emperyalist zalimler ve onların işbirlikçileri, Haleb'i ve bütün İslâm coğrafyasını kan gölüne çeviriyor. Bu utanmazlar, sonra kalkıp demokrasiden ve insan haklarından bahsedebiliyorlar. Birleşmiş Milletler, Amerika ve emperyalistlerin çıkarları için her konuda birleşebilirken, Haleb'deki katliama karşı bir türlü birleşemiyorlar. Katliamı engellemek konusunda emperyalistler kendi aralarındaki hesaplaşmalar ve paylaşım kavgası yüzünden ortak karar alamıyorlar, alsalar bile bu kararlar hayata geçmiyor, geçirilmiyor ve olan yüzbinlerce masum insana oluyor. Bir zamanlar “Amerika en büyük şeytandır” diyen Humeynî'nin evlâtları, bugün Müslüman Sünnîlerin işini bitirmek için en büyük şeytan Amerika ile uzaşabiliyor.



“Haleb'in yolları dardır geçilmez



soğuktur suları, bir tas içilmez”



diye başlayan uzun hava, maalesef artık Haleb'in o eski güzel günlerini anlatıyor. Bugün bu dar sokaklar, bombalamalar neticesinde yıkılan evlerden dolayı geçilmez olmuş… Haleb'te sokak kalmamış. Bir zamanlar neşeli çocuk seslerinin yankılandığı gölgeli, dar sokaklar artık yok. Sokaklarda çocuk sesleri yerine silah sesleri var… masum insanların çığlıkları var. içince insanı ferahlatan soğuk suları artık akmıyor… pınarlar kurumuş.



Güzelim Haleb'te hayat durmuş vaziyette. Bombalara rağmen bu şehirde hayata tutunmaya çalışan insanlar bir yandan hayat mücadelesi vermeye devam ediyor. Emperyalist katillerden ve zalimlerden merhamet ve vicdanlılık beklediğimiz yok, bunlar bir Müslümanda olması gereken hasletler. “İslâm dünyası” adı verilen dünya, derin bir uykuya dalmış vaziyette ve yatağına girmiş olan yılanı hâlâ farkedemeyip “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deyip uykusuna devam ediyor. Haleb'te, Filistin'de, Arakan'da, Suriye'de, Mısır'da … hâsılı Müslümanların yaşadığı her yerde kanlar akıyor, masum insanlar katlediliyor ve birkaç cılız sesten başka ses çıkmıyor. Petrol zengini “Müslüman” ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda kendi aralarında sessiz sedasız, her türlü işbirliğini sağlayabiliyorlar. Ama topraklarımızın emperyalistler tarafından çiğnenmesine engel olmak, kendi ülkelerimizde, hânelerimizde huzur ve güven içinde yaşamamızı sağlayacak birlik ve beraberliği tesis etmek konusunda bir türlü uzlaşıp bir an önce gereken adımları atmayı başaramıyorlar. Bitmek bilmeyen anlamsız mezheb kavgaları yüzünden yaşadığımız toprakları kaybediyoruz, hânelerimiz talan ediliyor, masum çocuklar… masum insanlar katlediliyor ve zengin Müslüman ülkeler büyük bir vurdumduymazlıkla konfor içinde yaşamaya devam ediyor.



“Auschwitz'den sonra şiir yazmak barbarcadır” diyen Theodor Adornovârî bir söz olacak ama, Haleb'te, Arakan'da, Filistin'de… hâsılı Müslümanların yaşadığı yerlerde olanları, akıtılan kanları, yokedilen hayatları, katledilen bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları, gençleri görüyor olduktan sonra müzik yazısı yazmak hiç içimden gelmedi.



Türkülerimize kattığımız acılarımız, hüzünlerimiz bugün gözümüzün önünde yaşanıyor. Adorno'nun dediği gibi yüreğimizi yakan bu kadar şeyden sonra, artık “acıların da dile gelme hakkı vardır”…



Duyarlı bir Müslüman olarak, insan olarak katledilen masum bebekleri, çocukları, hâsılı katledilen Müslümanları gördükçe, bu yaşanan katliam karşısında hüznümüzü, kederimizi, acılarımızı ancak gözyaşı dökerek, üzülerek, dualar ederek ifade edebiliyoruz. Ama artık hepimizin, bütün Müslümanların başına çöreklenen ve konfor içinde yaşayan bu zalim, bu açgözlü, bu duyarsız, bu mezheb geriliminden beslenen, emperyalistlerle işbirliği yaparak bütün ortak değerlerimizi satan alçaklarla hesaplaşmamızın zamanı gelmiştir.



Haleb hepimizin yüreğini yakıyor. Allah (Celle Celâluhu) âkıbetimizi hayreylesin… Müslümanlara iman ve şuur nasib eylesin.


#Haleb
#emperyalizm
#Theodor Adornovârî
7 yıl önce
Haleb’in yolları dardı, geçilmez Soğuktu suları, bir tas içilmez
Köprü
Yenildiler
Jeopolitik buhran
Ortadoğu’da bölgesel savaşın yeni aşaması
‘1 gün savaşı’…